4 yıldır Avrupa işçi sınıfına kan kusturan IMF, Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası gibi var oluş nedenleri Avrupa burjuvazisinin kâr oranlarını yükseltmek olan kuruluşların, Avrupa’yı, işçi sınıfı aleyhine yeniden şekillendiren kemer sıkma programları varsa, buna karşı işçi sınıfının da kendi programı ve örgütsel bütünlüğü olmalıydı. 14 Kasım Avrupa genel grevi, bu yolda geç de olsa atılmış çok önemli bir adımdı. Kesinlikle bir son değil, sadece bir başlangıç…
36 ülkede 60 milyon işçiyi temsil eden Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) 14 Kasım’ı, sosyal hak ve istihdam talepleri çerçevesinde “Avrupa eylem ve dayanışma günü” ilan etti. Grev kelimesinden özenli bir şekilde kaçınılsa da özellikle Güney Avrupa’da Avrupa tarihinin en büyük genel grevinden bahsedebiliriz. Portekiz, İspanya, Yunanistan, İtalya, Malta, Fransa gibi ülkelerde genel grev birçok sektörde üretimin durmasına yol açtı. Almanya, Belçika ve İngiltere gibi ülkelerde ise kitlesel gösteriler ve mitingler olduğu gibi Avrupa dışında da destek eylemleri düzenlendi.
14 Kasım, işçi sınfının insiyatif alabildiğinin ve ortak tavır koyabildiğinin çok önemli bir göstergesidir. Grevlerin yapıldığı güney ülkelerindeki kan döken kolluk şiddeti, tutuklamalar kitlelerin direnişini kıramadı. Grevler ve eylemler, ülkelerin içine sıkışıp birbirlerinden yalıtık kalmadı. Her ülkede ortak talepler dile getirilirken sınıf dayanışması vurgulandı. Almanya’da “Hepimiz Yunanız” yazılı pankartlar açılırken, Yunanistan’da ise meydanlarda İspanya, Portekiz ve İtalya bayrakları açılıyordu. Kısacası 14 Kasım, Avrupa sınıf tarihinin önemli günleri arasındaki yerini aldı.
Dünya işçi sınıfının en büyük problemlerinden biri olan sendikal bürokrasi, 14 Ksım günü de kendini gösterdi. Grevden çok bir günlük eylem organize etmek isteyen ETUC’un tabandan gelen basınca kayıtsız kalamadığı ortadadır. Avrupa’da sendikal hareket o kadar çok saldırıya maruz kalıyor ki, artık sendikalar var olma savaşı vermektedirler. İşte sendikal bürokrasinin yumuşak karnı… Taban inisiyatifinin artması Avrupa sınıf mücadelesinin de sertleşeceğini gösteriyor. Tüm Avrupa çapındaki bir sonraki eylemi 23-27 Ocak 2013’te olması planlandı. 14 Kasım, sınırlar ötesi sınıf karşıtı kriz politikalarına yönelik yine sınırlar ötesi sınıf politikalarının örgütlenebildiğinin dünyaya kanıtıydı.
Yunanistan’ın iki yıl önce düştüğü ekonomik ve politik krize bugün tüm Avrupa düşmüş bulunmaktadır. Avrupa işçi sınıfının her geçen gün homojenleştiği şu günlerde, Avrupa gök kubbesinin altında koşullar, işçi sınıfından yana bir düzen için uygun hale geliyor görünse de, bu koşulların kendi canavarlarını yaratmayacağının garantisi yok. Avrupa devrimcilerinin bu koşulları sınıf leyhine dönüştürecek politikaları üretmeleri elzemdir. Bu tip genel grevler, Avrupa’da kurulan irili ufaklı anti-faşist cephelerin birleşmelerinin de önünü açabilir.
İşçi sınıfının kanını emen politikalara karşı örgütlenen direnişler bir güne sığdırılamaz. Gidişatın değişmesi mücadele eden Avrupa işçi sınıfının ellerindedir.
Yorumlar kapalıdır.