Taşeron yalanı devam ediyor

Geçtiğimiz Nisan ayında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Üçlü Danışma Kurulu toplantısında sunduğu taşeron çalışmaya yönelik yeni yasa taslağı burjuva medya tarafından “taşeron işçiye müjde” ya da “taşeron işçiye süper koruma” şeklinde servis edildi. Bakanlığın ve dolayısıyla hükümetin uzun süredir üzerinde çalıştığı taslak, işçi ve işveren sendikalarına sunuldu. Ne var ki, yasa taslağı müjde ya da korumadan çok daha fazla hak gaspı ve daha fazla geleceksizlik barındırıyor.

Taşeron çalışmanın kendisi sosyal haklardan yoksun bir şekilde düşük ücret, esnek ve kuralsız çalışma, güvencesizlik, iş cinayeti ve örgütsüzlük demek iken üzerinde görüşülen yasa ile taşeron sistem daha da yaygınlaştırılmaya ve kalıcılaştırılmaya çalışılıyor. AKP hükümeti ilk geldiğinde taşeron işçi sayısı birkaç yüz binle ifade edilirken şimdi bu sayı iki milyona yaklaşıyor. Yapılmak istenense tüm ülkede iş ilişkilerini yeniden düzenleyip ucuz-esnek-kuralsız-güvencesiz-örgütsüz bir çalışma yaşamını hayata geçirmek.

Gerçekte işverene müjde şeklinde olan yasa taslağında taşeron çalışmayı daha da yaygınlaştırabilmek için alt işveren tanımında değişikliğe gidiliyor. İş Kanunu’nun 2. maddesinde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenle uzmanlık gerektiren işler” ibaresi yer alır ve alt işveren çalıştırabilmek için bu üç koşulun bir arada bulunması gerekir. Bu üç koşul bir arada olmadan taşeron işçi çalıştırılmasını yargı muvazaa (hile) olarak kabul ediyor ve taşeron işçiyi işin başından itibaren asıl işverenin işçisi sayıyor. Yasanın mevcut halinin amacı taşeron çalışmayı sınırlamaktı. Hükümetin ortadan kaldırmak istediği ise tam da bu “sınırlılık”. Bunun için de yapılması planlanan değişiklikle birlikte neredeyse tüm asıl işlerde taşeron çalıştırmanın önündeki engeller kalkıyor. Öte taraftan da Bakanlık taslağı ile “muvazaa” kavramı “kanuna aykırılık” kavramı ile değiştiriliyor ve böylece hileli çalışma suçu hafifletiliyor. Mevcut yasa ile herhangi bir işyerinde muvazaa tespiti halinde taşeron işçiler geçmişe dönük tüm haklarını almaya hak kazanıyorlar ancak uygulamada yargı kararları hiçe sayılıyor. Bakanlık bu haksızlığı gidereceğine zaten yetersiz yaptırımların caydırıcılığını azaltarak patronların ekmeğine yağ sürüyor.

Burjuva medya tarafından taşeron işçilere bir başka müjde şeklinde verilen haberler arasında yıllık izin ve ücret güvencesi hakları var. Yıllık izin ve ücret güvencesi zaten var olması gereken -ve de var olan- haklar. Bakanlığın bunu yeni bir şeymiş gibi sunması ise bir aldatmacadan ibaret. Burada olması gereken, var olan yasanın yeni bir şeymiş gibi tekrar çıkartılması değil, bu yasaların uygulanması ve uygulamaların denetlenmesidir.

Görünen o ki, sermaye ve onun siyasi temsilcisi AKP doymak bilmiyor. Onların daha fazla kazanabilmesi için bizim daha düşük maliyetlerde; daha esnek, kuralsız, güvencesiz ve güvenliksiz çalışmamız gerekiyor. Bunun karşısında yapabileceğimiz tek şey taşeron ya da kadrolu, sendikalı ya da sendikasız bütün emekçiler olarak AKP’nin yalanlarına daha fazla geçit vermeyip geleceğimizi kendi ellerimizle inşa etmek olacaktır.

Yorumlar kapalıdır.