Eğitim A.Ş.

Hükümetin eğitim sistemine yaptığı neoliberal saldırılar bitmek bilmiyor. Ödediğimiz onca vergiye karşılık nitelikli parasız eğitimi sağlaması gereken hükümet, tam tersine eğitimi nasıl ticarileştireceğine, şirketleri ve sermayeyi eğitim kurumlarına nasıl sokacağına kafa yoruyor. Bunun bedeli de hakkımız olan nitelikli parasız eğitimin gasp edilmesi oluyor.

Bolonya Süreci’yle tasarlanan YÖK yönetmeliğiyle üniversiteler sanayi için ucuz kafa ve kol emeği cennetine çevrilirken, yeni disiplin yönetmeliğiyle polisin üniversitelere girmesine izin verilmişti. Eyleme katılan öğrencilere Kredi Yurtlar Kurumu’nun burs vermeyeceği duyurulmasıyla da üniversitelerde eğitim hakkının nasıl gaspedildiğine şahit olduk.

Liselerde de durum pek farklı değil. Dönem başında düz liselerin kaldırılmasıyla binlerce öğrenci açıkta kalmış, ‘yeterince Çok Programlı Lise olmaması nedeniyle’ öğrenciler ya özel okullara ya da imam hatip türünden din eğitimi ağırlıklı liselere ‘yönlendirilmişti. Örgün lise eğitimi alabilmenin şartı adeta dini bütün ya da kapitalist olmaya bağlandı. Hükümetin son hamlesi ise liselerde ders geçme notu ve devam zorunluluğuyla ilgili yeni bir kararı oldu.

Yeni yönetmelikte “Öğrencinin, ders yılı sonunda herhangi bir dersten başarılı sayılabilmesi için; a) İki dönem puanının aritmetik ortalamasının en az 50 veya birinci dönem puanı ne olursa olsun ikinci dönem puanının en az 70 (…)” olması gerektiği söylenerek her iki dönemde de ders geçme notu yükseltilmiş ve sınıf geçme zorlaştırılmıştır. Özetle, ders geçme notu 45’ten 50’ye çıkarıldı ve özürsüz 10 günün üzerinde devamsızlık yapan öğrenciler başarısız sayılacağı açıklandı. Başarısız olan öğrencilerin önünde iki yol var; hakkı varsa sınıf tekrarı yapmak ya da açık öğretime devam etmek, başka değişle okulu bırakmak zorunda kalacaklar.

Bu uygulama da hükümetin ucuz işgücü cenneti planını hayata geçiren yeni bir saldırıdır. Zira öncekine göre zorlaştırılmış yeni sistemde başarısız olan öğrencinin sınıf tekrarı hakkını kaybederek (ki çoğu lisede üç kere yeterli ortalamayı tutturamayan öğrenci okuldan atılır) açık öğretime yazılması ve böylece erkenden çalışmaya başlayarak ucuz işgücünün bir parçası haline gelecektir. Diğer bir ihtimal de başarılı olamayan öğrencinin fahiş paralar karşılığında çeşitli özel liselere gitmesidir. Ki bu da yine hükümetin eğitim sektöründeki patronların sırtını sıvazlaması anlamına geliyor.

Devamsızlık hakkının 10 güne düşürülmesi ise öğrenciyi, zaten girildiğinde dışarıya çıkmanın yasak olduğu hapishaneyi andıran liselere, daha çok hapsedecektir. Sürekli olarak ders çalışması ve okula gitmesi gereken öğrenci kafasını kaldıramayacak ve kendisine reva görülen bu eğitim sistemini sorgulamaya vakit bile bulamayacaktır.

Aynı hükümet ‘demokrasi’ paketinde de binlerce Kürt öğrencinin anadilinde eğitim yapması hakkından da bahsetmemektedir. Kürtleri de yine özel okullarda fahiş paralarla kendi dillerini öğrenmeye mahkum etmekte, ama anadilinde eğitimi kabul etmemektedir.

Öğrenciler arası rekabeti arttıran, özel okullara gitmeye teşvik eden ya da açık öğretime gitmeye zorunlu bırakan ve öğrencileri liseye hapseden bu yönetmeliği kabul etmiyoruz. Hükümetin “eğitim reformu” diye her yıl daha fazla sermaye ve patronlarla içiçe geçen eğitim enkazına razı olmuyoruz. Eğitim A.Ş.’nin müşterisi olmayacağız!

Yorumlar kapalıdır.