Devlet, yargı ve erkek şiddetine karşı kadın dayanışması!
25 Kasım, erkek egemen kapitalist sisteme, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, erkek şiddetine, devlet ve yargı şiddetine, savaşa, ırkçılığa ve kadınları, kadın haklarını yok sayan sistemlere karşı mücadelemizi hep beraber yükselttiğimiz gündür.
Geçtiğimiz bir yılın bilançosu; 2013’ün ilk dokuz ayında erkekler 146 kadın öldürdü; 132 kadına tecavüz etti; 155 kadını yaraladı; 117 kadına cinsel tacizde bulundu. Ağustos’ta erkekler 24 kadın ve bir kız çocuğunu öldürdü; 21 kadına tecavüz etti; 19 kadını yaraladı; 7 kadına cinsel tacizde bulundu.
Geçen 25 Kasım’dan bu yana karakollardan, savcılıklara, adli tıp kurumundan mahkemelere devletin tüm kurumları erkekleri korumaya, kollamaya devam etti. Öldürülen kadınlardan biri hem Kaymakamlığa hem Cumhuriyet Savcılığına hem de Jandarma Karakol Komutanlığına başvurarak koruma talebinde bulunmuştu. Karısını ve kayınvalidesini öldüren bir erkek hakkında uzaklaştırma kararı vardı. Bir erkek ise karısına şiddet uyguladığı için 20 gün hapis yatıp çıkmıştı. Bingöl’de 16 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz eden dört uzman çavuş serbest bırakılmıştı.
Tablo açık; erkek vuruyor, devlet koruyor. Şiddet gündelik hayatın bir parçası haline gelmiş durumda. Bazen en yakınımızdaki erkekler, bazen sokakta kadınlara saldırmayı kendine hak gören erkekler tarafından… Son 9 yılda korkunç derecede artan kadın cinayetleri, koruma isteyen, sığınma evine kaçan hemcinslerimizin katlediliyor oluşu… Üstüne, katillerin haksız tahrik indirimleriyle ödüllendirmeleri devletin de ekonomik, fiziksel ve cinsel şiddetin uygulayıcısı ve kollayıcısı olduğunun göstergesidir.
Kadına evin yolunu gösteren devlet, şiddetin ortağıdır. Kadınları, babalarına veya kocalarına bağlı sosyal güvenlik hakkına mahkum eden, aile dışında yok sayan yasal düzenlemeler, kadına yönelik ekonomik şiddetin devlet eliyle kurumsal şekilde yürütüldüğünü gösteriyor. AKP hükümeti tarafından uygulamaya sokulan Ulusal İstihdam Stratejisi, Kadın İstihdam Paketi gibi yeni kölelik düzenlemeleri ile devlet tarafından ekonomik şiddete uğruyoruz.
En yakınındaki erkeklerin şiddetine hayır diyenlerimizi katilinin eline teslim eden devlet, kendisine karşı direnenleri ise her türlü zor ve baskıyı uyguluyor. Taksim Gezi Direnişi’nden bu yana, devletin mücadele eden kadınlara yönelik baskısına hepimiz şahidiz. Özgürlük için sokaklara dökülen kadınlar gözaltında tacizle, tecavüz tehdidiyle korkutulmaya çalışıldı. Devlet tarafındansa hiçbir soruşturma, incelemeden söz edilmeksizin taciz iddiaları dayanaksızca reddedildi. Oysa cinsel şiddet suçlarında sorumluluğu olan emniyet mensuplarının yargılanması ve polis teşkilatı içinde soruşturma başlatılması devletin sorumluluğunda.
Devletin erkeği koruyan yasaları; yargının erkek şiddetini haklı gören kararları ve en önemlisi de bedenimiz emeğimiz ve kimliğimiz üzerindeki karar hakkımızı ihlal eden her uygulama şiddeti yeniden üretiyor.
Kadınlar olarak, şiddeti koruyan ve kollayan anlayışın hesabını ancak birlikte sorabiliriz. Birleştikçe güçlenebilir, örgütlendikçe birbirimizden güç alarak şiddete karşı ses çıkarabiliriz.
Sokakta, evde, işte her an tehdidini hissetiğimiz erkek şiddetine;
Tacizciyi, tecavüzcüyü haklı gören, ceza indirimleriyle ödüllendiren yasalarıyla devlet şiddetine;
Gebeliğimizle, kürtajımızla ilgili cinsiyetçi fikirlerini saçan adamlara ve bunları yayınlayan medyaya;
AKP’nin bizi esnek, güvencesiz çalışmaya mahkum eden istihdam politikalarına karşı çıkıyoruz! 25 Kasım’da sokaklara çıkıyoruz!
Erkek egemen kapitalist sisteme, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, erkek şiddetine, devlet ve yargı şiddetine karşı, yaşasın kadın dayanışması!
Yorumlar kapalıdır.