Kaç Bize Gel 2. yılını kutladı!
Şirketlerinde yapılacak kesintileri önce kaldırılan çay makinası ve çay saatinden anlayanlar, rekabetten ve yalnızlıktan bunalanlar, “prezentabl” olayım derken canı çıkanlar ve servislerde boyunları tutulanlar nam-ı diğer plaza ve büro işçileri, geçtiğimiz Cumartesi 1 Mart 2014 tarihi itibariyle Kaç Bize Gel’in 2. Yılını kutlamak üzere bir araya geldi.
90’lı yıllarda giderek genişleyen hizmet sektörü çalışanlara, göreceli olarak daha refah bir hayat standardı ve sınıf atlama şansı vaat ederken; bu durum 2000’li yıllar itibariyle özel sektörde toplu işten çıkarmalar ve performans sistemi gibi uygulamalar neticesinde epeyce değişmişti. Şehir nüfusunun büyük bir kısmını barındıran bu sektörde artık “güvencesizlik” aşina olduğumuz bir hal. Bir dizi hak ihlallerine rağmen içinde yaşadıkları koşullar neticesinde büro işçileri “sendika”, “örgütlülük” gibi kavramlara henüz uzak olsalar da; Gezi Direnişi’nin önemli bir bileşeni olmaları, bize somut bir ihtiyacın hasıl olduğunu da kanıtlamıştı.
İki sene önce “Beyaz Yakalı değil Büro işçisi, tek başına değil hep birlikte” şiarıyla bu sektörde çalışanlarla dayanışmak ve tekil hukuk mücadelelerinin ötesinde ortak bir eylemin yollarını aramak için kurulan Kaç Bize Gel, düzenlediği gecede “Nasıl bir sendika?” sorusunun yanıtını aradı.
Bank-Sen, Sosyal-İş, Dev-İletişim İş gibi sendikalardan temsilcilerin, Plaza Eylem Platformu, Çağrı Merkezi Çalışanları Derneği, TODAP-DER, BİÇDA gibi kardeş platformlardan temsilcilerin ve farklı meslek gruplarından büro işçilerinin katıldığı etkinlikte, ilk sunumu yapan Av. İzzet Otru “örgüt” denildiğinde insanların %80’inin zihninde terör kelimesinin belirmesi ve ancak %3’ünün soruya “sendika” olarak cevap vermesinin anlamlı bir veri olduğunu belirtti. Kaç Bize Gel de esasında belli talepler etrafında bu yüzdeleri tersine çevirmeye çalışıyordu. Otru konuşmasında, grevli toplu iş sözleşmesi hakkının elde edilmesi, outsource uygulamalarının yasaklanması, bizi rekabet dehlizlerinde yalnız ve güçsüz bırakan performans sisteminin çöpe atılması için tek bir platformun asla yetmeyeceğini ve bu yolda emekçilerin/çalışanların, benzer platformların ve sendikaların yan yana gelmesi gerektiğinin altını çizdi.
2. yıl etkinliğinin ruhunu anlatan, belki de en göze çarpan ayrıntı ise; bir çizgi-hikaye formatında hazırlanan ve iş yerinde tek başına kahramanlık yapmaya çalışan Zıpçıktı karakterinin nasıl işten atıldığını anlatan broşürdü. Etkinliğe katılanların vardığı ortak nokta ise, iş yerlerimizde tek başımıza kahramanlık yapmak yerine bir “çete” gibi hareket etmemiz gerektiğiydi. Zira bugün Zıpçıktı, yarın bir başkası olabilirdi işten atılan.
İşten atılmak demişken, konuşmacıların arasında benzer bir deneyim yaşamış Tunç arkadaşımız da vardı. Nice üniversiteler, yüksek lisanslar bitirmiş olmasına rağmen ansızın nasıl işten atıldığını, patronların hangi boş gerekçeleri kullandıklarını ve sonrasında yaşadığı “beceriksizlik” hissini tüm davetliler huzurunda paylaştı. Yanlış anlamayın, ağlamadık hiçbirimiz; bilakis herkesin en çok güldüğü dakikalardı bunlar. Bir salon dolusu insan, hayatının bir döneminde aynı şeyleri yaşamıştı ne de olsa.
Velhasıl Kaç Bize Gel ekibinin bu gece için hazırladığı “9-6” adlı stop-motion video da tüm hak gasplarına inat bir çaydanlık ve bir bardak demli çay etrafında buluşabilmenin aslında ne büyük bir nimet olduğunu mırıldanıyordu bizlere.
İş güvencesi için, sigorta primlerinin gerçek maaş üzerinden yatırılması, kıdem tazminatı hakkına sahip çıkmak, kreş hakkı, grevli toplu iş sözleşmesi hakkı ve sendika için “Demli bir çay yoluna kor her şeyi, omuz vermek için yarını beklemesek mi?”
Yorumlar kapalıdır.