Asgari ücret Temmuz zammı: öğün başına 4 Kuruş

Asgari ücrete 2014’ün Temmuz ayında %6’lık bir zam geldi. Bu zamla beraber asgari ücret net 846 TL’den 891,04 TL’ye yükseldi. Yılın ilk 6 ayına göre günlük 2,10 TL’ye, aylık 45 TL’ye denk gelen bu artışa Resmî Gazete’ye göre “işçi temsilcilerinin muhalefetine karşılık oy çokluğuyla karar verilmiştir”. 15 milyon işçinin asgari ücretle çalıştığı Türkiye’de asgari ücret ‘Asgari Ücret Belirleme Komisyonu’ tarafından kapalı kapılar ardında belirlenmektedir. “İşçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal şartlarına göre yaşamasını mümkün kılan” ücret olarak tanımlanan asgari ücret, haliyle işçi ve ailesini ancak sefalet içinde yaşatabilecek düzeydedir.

Temmuz zammının günlük hayata etkisi

Basit bir hesapla asgari ücret Temmuz ayı zammının açlık sınırının altında yaşayan işçiler için ayda 1,5 kg et ya da günlük 1 simit + 1 çay demek olduğunu görebiliyoruz. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR) bu konu hakkında daha derinlemesine bir araştırma yapmış. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı istatistikleri üzerinden yapılan hesaplamaya göre eşi çalışmayan ve iki çocuklu bir işçi Temmuz 2014 zammıyla beraber gıdaya günlük olarak yalnızca 9 TL ayırabiliyor. Bu 9 TL, üç öğün için kişi başına 2,25 TL, öğün başına ise 75 kuruş ayrılabildiği anlamına geliyor. 2014 Ocak ayında bir işçinin öğün başına 71 kuruş ayırabildiğini düşünecek olursak, Temmuz zammı bir işçinin zaten yetersiz olan gıda harcamasında öğün başına ancak 4 kuruş iyileşme yaratabiliyor, tabi buna iyileşme denirse. DİSK-AR’ın araştırmasında ayrıca konut, ulaşım ve eğitim ihtiyaçları da ayrıntılı olarak inceleniyor. Buna göre Mayıs 2014 tarihinde 596 TL’yi bulan ortalama kira bedeline karşı asgari ücretli işçiler kira ve diğer konut giderlerine toplamda yalnızca 311 TL ayırabiliyorlar. İşyerinin servisi olmaması durumunda tek bir otobüs biletinin ortalama 1,68 TL olduğu Türkiye’de asgari ücretli işçinin ulaşıma ayırabildiği miktar 2,8 TL. En çarpıcı noktalardan biri ise eğitim harcamaları; kaynak yokluğundan eğitim veremez durumda olan okullara giden işçi çocukları için işçiler aylık, çocuk başına ancak 2,9 TL ayırabilmekteler. Yani Temmuz zammının asgari ücretli işçiler için anlamı sefalete, açlığa ve yoksulluğa devam!

İşçinin eşi ve 2 çocuğuna ayda 40 TL

Normalde asgari ücret 4 kişilik bir ailenin harcamaları temel alınarak hesaplanmalıyken Türkiye’de bekâr işçilere farklı, evli işçilere farklı asgari ücret verilmekte. Evli ve iki çocuklu işçilerde asgari ücretin bekârlara göre yalnızca 40 TL fazla olması ise hükümetin bu uygulamasının seviyesiz bir aldatmacadan ibaret olduğunu gözler önüne seriyor. Zira ya hükümet ayda 40 TL’ye üç kişinin hayatını sürdürebileceğini düşünüyor ya da işçi ailesinin tüm fertlerinin gece gündüz çalışması gerektiğini salık veriyor. Türkiye’de bulunan 15 milyon asgari ücretli işçi için hayatın gerçekleri bunlar fakat, iş bulamayanları ve asgari ücretin altında çalışanları da unutmamak gerekiyor. Türkiye’de resmi rakamlara göre 2014 Mart ayı itibariyle 2 milyon 747 bin işsiz bulunuyor. Bu rakama iş bulma umudunu kaybetmiş ve artık iş aramayanlar da girince karşımıza asgari ücretlinin sefalet koşullarına özenecek tahminen 3 milyonu aşkın işsiz çıkıyor. Bunlara tahminen 1 milyonu aşkın ve hiçbir kaydı tutulmayan göçmenler ve yine hiçbir kaydı tutulmayan ve çalışanların %34’ünü oluşturan kayıtdışı çalışanlar da eklendiğinde Türkiye patronlar için dikensiz gül bahçesi oluyor.

Sefaletin ve işsizliğin çözümü yok mu?

Başta Erdoğan olmak üzere AKP hükümeti bugüne kadar ekonomik büyümedeki başarıyı her fırsatta dile getirdi. Fakat ekonomideki bu büyüme ne 2008 krizinden önce ne de sonra işçilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesine katkı sağlamadı. AKP hükümetinin iktidarı boyunca asgari ücret açlık sınırını geçmedi, işsizlik %8’in altına inmedi, taşeron ve güvencesiz çalışma arttı, sendikalaşma oranı Türkiye tarihinin en alt sınırına ulaştı, iş cinayetleri ise daha önce olmadığı kadar yükseldi. AKP’nin krizle birlikte mazide kalan ekonomik mucizesinin temel kaynağı işçi sınıfının muazzam biçimde sömürülmesiydi.

Burjuvazinin çıkarları uğruna işçi sınıfının bütün haklarını gasp eden AKP hükümeti bugün hâlâ darbelerle hesaplaştığını, Kürt ulusal sorununu çözebileceğini, ‘millî iradeyi’ temsil ettiğini söylüyor. Bugüne kadar bu konuların hepsinden sınıfta kalmış olan AKP hükümeti ve zamanında grev gözcülüğü yapmış başbakan Tayyip Erdoğan eğer halka karşı gerçekten samimilerse (2012 verilerine göre) haftada ortalama 48 saat olan çalışma saatlerini azaltıp daha çok işçiyi istihdam etmek için neyi bekliyorlar? Hesabını veremedikleri ayakkabı kutularından çıkan paraları işçilerden neden saklıyorlar? Patronlar gittikçe zenginleşirken işçiler neden her geçen gün daha da fakirleşiyor? Dünyanın en çok vergi ödeyen ülkelerinden biri olarak neden kaliteli sağlık, eğitim, ulaşım hizmetleri alamıyoruz?

Bütün bu sorunlar ekonomide planlama, patronlara artan oranlı vergi, iş yerlerinin ve asgari ücret belirleme sürecinin işçiler tarafından denetimi gibi hayata geçirilebilir uygulamalarla çözülebilir. Bu noktada biz de DİSK’in haklı taleplerini tekrarlıyoruz:

1. Asgari ücret, işçinin ailesi ile birlikte tüm zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde, insan onuruna yakışan bir düzeyde tespit edilmelidir.

2. Asgari Ücret Tespit Komisyonu lağvedilmeli, asgari ücretin belirlenmesi süreci bir toplu pazarlık süreci olarak ele alınmalıdır.

3. Görüşmeler kamuoyuna açık hale getirilmeli, anlaşmazlık durumunda işçilerin üretimden gelen güçlerini kullanabilecekleri yasal zeminler oluşturulmalıdır.

4. Asgari ücretin herkese bölge, yaş, işkolu vb. ayrımı yapılmaksızın aynı oranda belirlenmesi esas alınmalı, bölgesel asgari ücrete uygulanması yolundaki girişimlerden uzak durulmalıdır.

5. Asgari ücret gelir dağılımını düzenleyici yönde belirlenmeli ve ekonomik büyümeden pay almalıdır.

Yorumlar kapalıdır.