Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

24. Toplu İş Sözleşmesi sürecinde işverenle sendika arasında anlaşma sağlanamaması üzerine Şişecam işçileri 10 fabrikada 5800 işçiyle greve gitme kararı almıştı. Sendikalılaşmanın bu kadar düşük olduğu Türkiye’de 1947’den beri sendikalı olan Şişecam işçileri Türkiye işçi sınıfı için oldukça önemli bir noktada yer almakta. 1947’den günümüze kadar birçok grev gerçekleştirmiş olan işçilerin bu son grevi, grevin 8. gününde, 25 Haziran 2014 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla “sağlığı ve milli güvenliği tehdit edici” olduğu gerekçesiyle 60 gün sonraya ertelendi! Hepimiz biliyoruz ki grev ne milli güvenliği ne de sağlığı tehdit ediyor. Grev işçi sınıfının her hamlesinde tir tir titreyen hükümeti ve patronların her kuruşunu işçinin emek gücü sayesinde cebe indirdiği kârlarını tehdit ediyor. Grevin erteleme kararı ardından bir basın açıklaması yapan Kristal-İş, grev erteleme kararının tamamıyla hukuksuz olduğunu ve bu kararın ardından Danıştay’a yürütmeyi durdurma ve iptal davası açacaklarını belirtti.

Bu AKP hükümetinin “sağlığı ve milli güvenliği” tehdit ettiği gerekçesiyle ertelediği ilk grev değil, daha önce 2001, 2003 ve 2004 senelerinde de Şişecam işçileri grevdeyken aynı şeyler yaşandı ve Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararının ardından işçiler tekrar grevlerine devam etti. Her ay onlarca işçinin iş cinayetine kurban gittiği, işçilerin pek çoğunun güvencesiz ve esnek çalışmaya mahkum edildiği, geçirilen torba yasalarla işçilerin sendikalılaşmasının önüne onlarca engel koyulduğu, taşeron çalıştırılan işçi sayısının AKP hükümeti döneminde neredeyse 2 milyona dayandığı bir Türkiye’de, Bakanlar Kurulunca verilen grev erteleme kararları da bu işçi emekçi düşmanı neoliberal politikaların son halkasını oluşturuyor. İş güvenliği söz konusu olduğunda “bu işin fıtratında var” diyen hükümet, mesele patronların kârlarının düşmesine gelince, “sağlık” adı altında grev erteleyebiliyor!

Ancak bu hukuksuz kararın ardından işçiler geri adım atmış değil, Danıştay’dan gelecek kararı bekliyorlar ve tekrar greve çıkıp haklarını elde etmek için sonuna kadar mücadele edeceklerini her fırsatta dile getiriyorlar. Grevin ertelenmesi kararı ardından pek çok ilde AKP binaları önünde gerçekleştirilen ve hâlâ da devam etmekte olan kitlesel protesto eylemleri de bunun apaçık bir kanıtı.

Şişecam işçisi direnişe alışkındır!

Senelerdir sendikalı olan Şişecam işçileri, sendikalı oldukları 1947 yılından bu yana 10 büyük grev gerçekleştirdi. Grevlerin birçoğu yine aynı gerekçeyle ertelenmesine rağmen, işçiler haklarını elde etmekte diretti ve başardılar. Bu ve bu tarz pek çok direniş yaşayan işçiler, 20 Haziran 2014’te başlattıkları grevden de haklarını kazanmış olarak geri döneceklerdir! AKP ve patronların tüm sınıf düşmanı politikalarına rağmen, Şişecam işçisi yılmayacak ve direnmeye devam edecektir!

27 Haziran Günü, grevin ertelenmesi kararı ardından İşçi Cephesi gazetesi ve İDP Girişimi olarak Lüleburgaz Kristal-İş binasında, 11 senedir Trakya Otocam fabrikasında çalışmakta olan sendikalı işçilerle, TİS sürecinin ardından alınan grev kararı, Bakanlar Kurulunun grevi ertelemesi, işçi sağlığı üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.

Bize direnişin ne zaman ve nasıl başladığını anlatabilir misiniz?

24. Toplu İş Sözleşmesinde uzlaşma sağlanamaması ardından 20 Haziran 2014 tarihinde, 10 fabrikada 5800 işçiyle greve çıkma kararı aldık. Pek çok madde üzerinde anlaştık ancak anlaşamadığımız birkaç madde var ve aslında en önemlileri de bunlar. Ücret artışı bizim için bu iki maddeden sonra geliyor. Bu maddelerden de vazgeçmek gibi bir niyetimiz yok, sonuna kadar götüreceğiz.

İşverenin kabul etmediği maddeler hangileriydi?

53. Madde. Fabrika kapandığında fabrika malzemelerini, makinelerini, diğer fabrikaya taşıyor fakat işçilerini kapının önüne koyuyor. Bunu en son Topkapı’da* yaşadık, burada Topkapı’dan gelen arkadaşlarımız da var. İşveren makineleri taşıyor insanları taşımıyor yani işçilere makinelere değer verdiği kadar değer vermiyor. Bu madde işçinin fabrika taşındığı taktirde aynı ücretle, aynı haklarla diğer fabrikaya geçmesini garanti altına alan bir madde ve işveren bunu kabul etmiyor şu anda.

Diğeriyse 32. Madde. İş yasasında işçi iş kazası geçirdiği zaman veya diğer sebeplerle istirahat aldığı zaman ikramiyesinden, sosyal hakkından kesebiliyor işveren. Bizim toplu sözleşmemizde bugüne kadar kesilemiyordu. Son TİS sürecindeyse işveren bu 32. Maddeyi bir türlü kabul etmiyor. İş kazası bile olsa işçi istirahat alırsa ücretten kesinti yapmak istiyor.

Üçüncü olarak da ücretlerde anlaşamıyoruz. Sendikanın son rakamına kıyasla işverenin söylediği rakam, bunun yarısı bile değil. Düşük ücretli arkadaşlarımıza da iyileştirme talep ediyoruz. Bu iyileştirmeyi de işveren çok düşük rakamlarla geçiştirmeye çalışıyor.

Çalıştığınız işte çalışma şartları, işçi sağlığı ve iş güvenliği hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Güvenlik sağlanıyor diyebiliriz, kulaklık olsun, bileklik olsun, gerekli güvenlik önlemleri alınıyor. Ancak çalışma şartları oldukça ağır. Çalışma şartlarının ağır olması da bizde çeşitli hastalıklara sebep oluyor. Bel fıtığı, kronik eklem vücut ağrıları ve daha derinlemesine girersek varikosel dediğimiz rahatsızlıklarla oldukça sık karşılaşıyoruz. İşin ağır olması sebebiyle bu gibi rahatsızlıklar oldukça sık yaşandığı için de istirahatler kaçınılmaz oluyor, ancak dediğim gibi işveren de istirahat süresince gerekirse işçinin sosyal hakkından, ikramiyesinden ne kadar istirahat aldıysa o kadarını keseceğim diye diretiyor.

Günde 8 saat çalışıyoruz ama hiçbir zaman 8 saatle kalmıyor, ücretler de oldukça düşük olduğu için mesaiye kalmak durumunda kalıyoruz çoğu zaman. Kredi ödemeleri olsun, borçlar olsun, ödemeleri yapabilmek için mesaiye kalıyoruz sürekli. Sürekli mesaiye kalınca da bahsettiğimiz mesleki hastalıkları yaşamak kaçınılmaz oluyor haliyle. Fabrikada bir çok sıcak bir de çok soğuk bölüm var ve sürekli iki bölüm arasında değişiklik yapıyorsun. Bu da mesela sinüziti, boyun fıtığını tetikliyor. Soğuk yerde çalışan arkadaşlar yemeğe gitmek için, tuvalete gitmek için o soğuk ortamdan çıkıp bir anda sıcak ortama giriyorlar, sıcak ortamdan da sonra hemen soğuk ortama giriyor ve dolayısıyla böyle olunca bazı hastalıklar kaçınılmaz oluyor. Hemen olmasa dahi bir hafta sonra, bir ay sonra illaki bazı hastalıkları yaşıyorsun ve istirahat almak gerekiyor. Ama işveren de böyle durumlarda ücretlerde kesinti yapmak istiyor. Biz burada senin için hasta oluyoruz ücretlerde kesinti yapamazsın!

Grevin Bakanlar Kurulunca “sağlığı ve milli güvenliği tehdit edici” bulunup ertelenmesi kararının ardından bundan sonraki süreçte ne yapmayı planlıyorsunuz?

Sendika ve genel merkezimiz gerekli yasal prosedürleri izleyip Danıştay’a başvuracak. Bu karar hükümetin gece yarısı aniden verdiği bir karar ve reddedilecek, iptal olacak. Bu süre zarfında da işverenle anlaşma sağlanamazsa tekrar greve gideceğiz. Bu iki maddeden de ne olursa olsun vazgeçmeyeceğiz, ücret zammımızı da alacağız, düşük saat ücretli işçi arkadaşlarımızın ücretlerinin iyileştirilmesini de sağlayacağız.

Teşekkürler, bizler İşçi Demokrasisi Partisi Girişimi olarak, sizlerin ve grevinizin yanındayız.

* Şişecam grubuna ait Anadolu Cam Sanayi (ACS) Topkapı Şişe Fabrikası, 31 Aralık 2012’de kapatma kararı aldı ve fabrika Eskişehir’e taşındı. Fabrikanın Eskişehir’e taşınmasının ardından Topkapı fabrikasında çalışmakta olan 422 işçi hiçbir gerekçe gösterilmeksizin, hukuksuz bir şekilde işten çıkarıldı. Çıkarılan işçiler fabrika önünde başlattıkları direniş sonrası işlerine geri alındı.

Yorumlar kapalıdır.