İşkence bir kez daha örtbas ediliyor!

Üzerinde uyuşturucu bulundurduğu gerekçesiyle Haziran 2010’da kayıt dışı gözaltına alınıp sistematik olarak işkence gören ve yaşadıkları sonucunda canına kıyan Onur Yaser Can’ın intiharına sebep olan polislerden ikisinin “evrakta sahtecilik” suçundan yargılandıkları dava, Yargıtay’ın bozma kararının ardından 21 Ekim 2014 günü yeniden görüldü.

Çağlayan Adliyesi 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, Can Ailesinin vekili Ercan Kanar, maddi gerçeğe ulaşmakla yükümlü Ceza Mahkemelerinin konu işkence ve polis şiddeti olduğunda görevlerinin devleti değil, hukuku ve yaşama hakkını koruması gerektiğini ısrarla vurguladı. 6. Ağır Ceza Mahkemesi bir önceki yargılamada Onur Yaser Can’ın gözaltında tutulduğu odanın görüntü kayıtlarını polislerden istemek de dahi imtinada bulunmuştu.

Bu kez, Mahkeme heyeti Yargıtay’ın bozma kararına uyarak Onur Yaser Can’ın emniyete ifadeye gittiği tarihlerdeki emniyet kamera kayıtlarına ilişkin bilirkişi raporu hazırlanmasını istedi. Ancak sanık polisler Soner Gündoğdu ve Salih Baharhazır’ın ifade tarihlerindeki cep telefonu sinyal bilgilerinin TİB’den istenmesi reddedildi. Sanık polislerinin amirlerinin de yargılanması talebi de dikkate alınmadı ve bir sonraki duruşma 26 Mayıs tarihine ertelendi.

Duruşma sonrası adliye önünde, yapılan basın açıklmasında “İşkence sonucu katledilen Onur Yaser’in ve oğlunun ardından sürdürdüğü adalet arayışında çaresiz bırakılan anne Hatice Can’ın ölümleri sıradan intihar vakaları değildir. Her ikisi de devlet baskısı ve polis şiddetinin bizzat sonucudur” denildi.

Peki ne olmuştu?

2 Haziran 2010’da İstanbul’da narkotik polislerce esrar satın aldığı gerekçesiyle gözaltına alınan Mimar Onur Yaser Can, yasal zorunluluğa rağmen, yakalandığı ailesine bildirilmemiş, girişi doktor raporu alınmadan, ifadesi avukatı olmadan alınmıştı. Savcının gözaltında tutma kararı olmamasına rağmen, yasadışı bir şekilde nezarette tutulup, çırılçıplak soyularak, cinsel ve psikolojik işkenceye maruz bırakıldı. Ertesi gün ‘tarih hatası’ sebebiyle tekrar emniyete çağrıldı. Birtakım ekler yapılan, ifadesi ve tutanaklar tehdit yoluyla imzalatıldı. Üçüncü kez ifadeye çağrılmasının ardından yaşadığı travma sonucu Onur Yaser Can 23 Haziran 2010’da intihar etti. Yaser’in ölümünün ardından yalnız iki polis hakkında “evrakta sahtecilik” suçlamasıyla dava açıldı. Can ailesi sorgulamayı yapan 7 polisin işkence suçundan da yargılanması için yıllarca adalet mücadelesi verdi. Ancak bu davaya takipsizlik kararı çıkmasının ardından, mücadelede hiçbir olumlu sonuç alamayan, anne Hatice Can da Mart 2014’te tıpkı oğlu gibi yaşamına son verdi.

Polis şiddeti ve işkence söz konusu olduğunda devletin bizzat kendi güvenlik yasalarıyla yetkilendirdiği kolluk kuvvetlerine ağız birliği ederek gerçek bir muhakeme yapmaktan kaçınan Mahkemeler açıkça katil polisleri aklayarak ölümlere ortak olmakta, yargı labirentinde oradan oraya sürüklenen aileleri esas cezalandırılanlar haline getirmektedirler. Can ailesi yalnız değildir. Adalet ancak devletin bizzat sorumlusu olduğu tedbir yasalarına, işkenceye ve yargıda cezasızlığa karşı verilen mücadele ve dayanışmayla sağlanacaktır.

İşkenceci polisler yargılansın!

Yorumlar kapalıdır.