Baltimore ayaklanması: ABD’de ırkçılık karşıtı isyan sürüyor!

Geçtiğimiz ay ABD’nin Baltimore kentinde polislerle göz teması kurduğu, ardından kaçmaya çalıştığı iddiasıyla gözaltına alınan Freddie Gray adlı siyahi genç gözaltında omurgası kırılarak öldürüldü. Gray’in katledilmesi ile Baltimore kentinde ve ABD’nin California, Washington ve New York gibi çeşitli eyaletlerinde yüksek katılımlı seferberlikler başladı. Gray’i öldüren polislerin yargılanması ve cezalandırılması talebiyle on binlerce kişi sokaklara döküldü.

Freddie Gray’in ölümü ABD polisinin ırkçı terörünün bir sonucu olan ölümler serisinin son halkası. Ağustos 2014’te Siyahi genç Micheal Brown’un katledilmesi ile başlayan ve aylarca süren Ferguson ayaklanması henüz hala taze ve hala hiçbir polis gerçekten ceza almış değil. 2015 yılı başından beri ABD’de resmi olarak birçoğu siyahi 381 kişi ve geçtiğimiz 2014 yılında ise 1100 kişinin polis şiddetiyle öldürüldüğü kayıtlara geçmiş durumda.

Kuşkusuz ABD’li Siyahilerin (ve onları destekleyen Beyaz nüfus kesimlerinin) ırkçılığa karşı verdikleri mücadeleler yüzyılı aşkın bir süredir devam ediyor. ABD’de işçi sınıfının yüzde 40’ını oluşturan Siyahiler yalnızca ırkçı şiddet ve önyargı ile değil, yoksulluk ve sömürü ile de mücadele ediyorlar. Nitekim bu mücadelelerin bir sonucu olarak siyah olmasına karşın iktidarda olan Başkan Obama’nın siyahi harekete olan yaklaşımı da ikincisinde ayrılıyor. Obama polis şiddeti ile polis şiddetine karşı kendini savunan halkı eş görerek, “İnsanlar eline levye aldıkları zaman ve yağmalamak için kapıyı açtıklarında, protesto etmiş olmuyorlar, çalmış oluyorlar. Binaları ateşe verdikleri zaman kundakçılık yapmış oluyorlar ve kendi toplumlarındaki iş ve fırsatları zarara uğratmış, boşvermiş oluyorlar.” diyor, ve böylelikle yoksulluğun ve sömürünün kaynağını da “potansiyel suçlular” siyahilerde görüyor.

Ne Obama’nın açıklamaları ne de Valilik tarafından alınan olağanüstü önlemler ırkçılığa ve sınıfsal baskılara başkaldıranları ikna etmeye yetmiyor. Ne ABD ne Türkiye’de, ne de dünyanın geri kalanında polis şiddetinin artışı, devlet tarafından korunmaları birer ‘hata’ ya da ‘bireysel hakların ihlâli’ değil, kapitalist politik sistemin yapısal ve sistematik ırkçılığının bir parçası. Afrikalılar, Latinler, Filistinliler, Kürtler, ezilen uluslar devletin elinde kriminalize edilme, zulüm, sömürü, tecrit ve katliamla yüzleşmekteler. Bu yüzden ırkçılığa karşı kazanılacak zafer sistemin ana sütunlarına (sermaye, polis, yargı) dokunulduğunda her an rafa kalkmaya hazır siyahi Başkanlı burjuva demokrasisi ile gelmeyecektir. Yaşam hakları için kitlelerin mücadelesi sürüyor. Zafer adaletsizliğe karşı öfkeyle ayaklanan işçi ve emekçilerin kuracağı işçi demokrasisi ile gelecektir.

Yorumlar kapalıdır.