AKP’nin 13 yıllık eğitim bilançosu
Adalet ve Kalkınma Partisi 12 yıldır iktidarda ve 12 yıldır da eğitimde birçok düzenlemeye gidildi. 7 Haziran’da ise Türkiye bir genel seçime daha gitti. Son 12 senenin eğitim icraatlarına bakacak olursak seçimle birlikte açılan yeni dönemde eğitimde hangi adımlar atılacak? Dönüşümler kimlerin çıkarına oldu ve olacak? Türkiye’de eğitim sisteminin sürekli değişmesiyle kendisini ifade eden eski kriz devam edecek mi ve ederse daha da şiddetlenecek mi?
Eğitim sorununun odak noktasını sürekli değişen sınav sistemleri oluşturuyor. Bugün 11 senelik eğitim hayatı olan bir öğrenci, dört defa liseye giriş ve bir kez de üniversiteye giriş sınav sisteminin değişimine tanıklık etmiş durumda. Aynı şekilde yine 11 senelik eğitim hayatı olan bir öğrenci bugün, 3 sene hazırlanıp çalışarak girdiği lisesini terk edip, üniversiteye girişini kolaylaştırabilmek için dershanelerden bozma liselere gitmek zorunda.
Bu bağlamda kritik olan nokta ise değişimlerin son bulmamış olması. Değişimlere gidilmesinin nedeni olan yapısal sorunların hiçbirisi çözülebilmiş değil. Aksine diyebiliriz ki, bu değişiklikler ile beraber hem sorunlar daha yakıcı bir hâl aldı, hem de milyonlarca öğrenci ve veli kendi hayatları üzerinde ağır etkisi olan eğitim sistemine karşı yabancılaştı. Eğitim ve sınav sistemleri adeta gizemli bir karakter taşır oldu. Bugün 12 sene önceye oranla çok daha az insan eğitim sisteminin işleyişine dair bütünlük bir fikre sahip.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 2014 yılı faaliyet raporunda yaşanan sorunlar şöyle sıralanmış: “Sınıf mevcudunun fazlalığı, ikili öğretimin ve birleştirilmiş sınıf uygulamasının devam etmesi, bazı bölgelerde yaşanan hızlı öğretmen değişimi, eğitim planlamalarının kısa dönemli yapılması ve sık sık değişmesi, kişilerin ilgi ve yeteneklerine uygun rehberliğin istenilen düzeyde yapılamaması, özel eğitim alanındaki öğretmen sayısının mevcut ihtiyaca cevap vermemesi, mesleki teknik eğitim-istihdam dengesinin yeterince kurulamaması…”
Son 12 yıla baktığımızda eğitim alanında şöyle bir bilanço çıkıyor: 17 temel değişiklik yapıldı, 5 kez liseye giriş şartları değiştirildi ve 5 farklı bakan geldi geçti. Bu sırada eğitimde kalitede istikrarlı bir düşüş yaşandı. Değişiklerin hiçbirisi, etkiledikleri insanlara sorulmadı. Hiçbirisi artan öğrenci sayısı, nitelikli eğitim ihtiyacı, atanamayan öğretmenler, okumaya imkanı olmayan gençler gibi sorunların çözümüne katkı sunamadı. Eğitimde sınıf ayrılıklarının önü açıldı. Ailelerin gelir durumu gençlerin ne kalitede eğitim aldığını doğrudan doğruya belirleyen bir etken oldu.
Eğitim politikalarının yarattığı tahrifatın nedeni, bileşenlerin (öğrenci, veli, okul işçileri) odak alınarak hazırlanmamalarından kaynaklanıyor. Eğitimdeki dönüşümlerin genel eğilimine baktığımızda belirleyici olanın bileşenlerin ihtiyaçlarından çok, eğitimi de sermaye birikiminin bir alanı olarak gören patronların ihtiyaçlarının olduğu gözüküyor. Bu düzlemde yaşanan değişikliklerin yanı sıra, bankalar ve eğitim kurumları arasında yapısal anlaşmalara gidildi, üniversite-sanayi işbirliği adı altında öğrenciler ucuz emek gücü olarak kullanılmak istendi. AKP önderliğinde hazırlanan 10. Kalkınma Planı ise, gelecek dönemin daha iç açıcı olmayacağının işaretlerini veriyor. Görülen o ki, kafa karıştırıcı beceriksiz değişimlerin devamı gelecek, bileşenlerin söz hakkı ve iradesi yeniden çiğnenecek ve yönetimdekilerin kaygılarının temelini sermayenin ihtiyaçları oluşturmaya devam edecek.
Yorumlar kapalıdır.