Sıkıyönetim değil, siyasal demokrasi çözer!

Kürt illerinde süre giden çatışmalar nedeniyle kurulan özel güvenlik bölgelerinin sayısı 100’ü aştı. Devlet, resmi kaynakları aracılığıyla söz konusu bölgelerde; vatandaşların can ve mal güvenliğinin sağlanması, mevcut huzur ile güven ortamının sürdürülmesi, devlet ile milletin her türlü tehdit ve saldırıdan korunmasının amaçlandığı yalanını söyleyedursun, özel güvenlik bölgelerinden Silopi, Silvan, Varto, Şemdinli ve Lice’deki abluka kalktıktan sonra ortaya çıkan yerle bir olmuş kent manzaraları, neler yaşandığını net olarak gösterdi. Sokağa çıkma yasağı uygulanan bu yerleşim birimlerinde internet, telefon ve elektrik kesildi, evler ateşe verildi, kurşunlandı, insanlara “evleri boşaltın” uyarıları yapıldı. Örneğin, operasyonun 700’e yakın asker ve polis ile gerçekleştiği belirtilen Silvan’da yöre sakinleri evlere rastgele ateş açıldığını söylemekte. Bu ilçeler harabe haline gelmiş durumda. Ne kadar ölü ve yaralı olduğu ise tam olarak tespit edilemiyor. Ana akım medyadan hiçbir haber alınamamasına rağmen örneğin, Varto’da çatışmada vurulduğu söylenen PKK militanı kadının, çırılçıplak soyulup sokakta cansız bedeni teşhir edildi ve bu görüntü sosyal medya üzerinden servis edildi!

Ölümün politikasını yapan, varlığı savaşın sürmesine bağlı hale gelen iktidar, gelen asker cenazeleriyle Kürt düşmanlığını körüklüyor. Erdoğan, savaş naraları atmaya devam ederek mahalle sakinlerini ihbar etmesini istediği muhtarlara şöyle sesleniyor: ‘Ya örgüt, ya devlet. Öleceksek bir kez ölelim, adam gibi ölelim’.

Bu iktidar savaşın sürmesini istiyor, çünkü savaş sürerse ancak tek başına iktidarını sürdürebilir, her türlü yolsuzluk ve hırsızlık iddialarıyla yargılanmasının önüne geçebilir. Ve çok açıktır ki, bu savaşın gerçek ve kalıcı bir barışla bitmesi iktidarının sonu olacaktır. Erdoğan haklıdır, ülkenin rejim tipi değişmiş; “iç savaş rejimi” halini almıştır. Yeniden yapılması planlanan seçimin, milliyetçi bir histerinin eşliğinde yürütülen bir savaş ve terör politikasıyla “anlamlı” bir sonuç vermesi hedeflenmektedir. Velhasıl, tüm bu yaşananlar, temelleri daha önce atılmaya başlanan bir başkanlık iktidarı planının ürünüdür.

Kürt halkının özel güvenlik bölgelerine değil, devletin yarattığı tehdit ve saldırıdan korunmaya ihtiyacı vardır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bir “güvenlik bölgesi kurulması gerekiyorsa, o bölge Beştepe’ye kurulmalı ve ülkeyi iktidarın gazabından korumalıdır!” Çünkü RTE’nin başkanlığı bu ülkede bir “iç savaş rejimi” anlamına gelmektedir.

Öte yandan Bahçeli de sıkıyönetim çağrısı yapıyor! MHP’ye soruyoruz, madem sorunlar sıkıyönetim ile çözülecek, siz niye varsınız, seçimler neden yapılıyor, siyasi partiler ve meclis niye var? Sıkıyönetim istemek, benim hükmüm yok, ben MHP olarak siyasal, sosyal sorunları çözme yeteneğinden yoksunum, demektir; tabii doğru söze ne denir! Türkiye’nin ihtiyacı sıkıyönetim değil, siyasal demokrasidir!

Özel Güvenlik Bölgeleri ve sokağa çıkma yasakları kaldırılmalı ve tekrarlanmamalıdır!

Askeri ve siyasi operasyonlar son bulmalı, ölümlerin sorumluları yargılanmalıdır!

PKK tek taraflı ateşkes ilan etmeli, Erdoğan-AKP dışında kimsenin çıkarına olmayan bu çatışmanın tarafı olmaya son vermelidir. Gün batıda ve doğuda, Kürt, Türk, Arap, Ermeni tüm işçi ve emekçileri birleştirmenin günüdür!

İşçi Demokrasisi Partisi, 22 Ağustos 2015

Yorumlar kapalıdır.