“Tarihi Yenilgi”, Kamu Toplu İş Sözleşmesi süreci

Türkiye’de 2,7 milyon kamu emekçisi, 2 milyona yakın da kamu emeklisi ve aileleriyle yaklaşık 10 milyon insanın hayatını etkileyen kamu toplu iş sözleşmesi Memur Sen ve hükümet arasında imzalandı. Toplu iş sözleşmesi sürecine, Memur Sen’nin maaş artışlarında rekor indirimle geri adım atması ve toplu iş sözleşmesinin esas ak­törü olması gereken memurların sessizliği damga vurdu.

Kamu sendikalarının en büyük sorunu

800 bin üyesi ile Memur Sen 5 milyon insan adına toplu sözleşmede yetkili sendika olurken toplam 700 bin üyesi ile KESK ve Kamu Sen süreçte sadece izleyici rol üstlenebildi. KESK’in ve Kamu Sen’in sürece en büyük itirazları geçiçi hükümetle TİS imzalamayacağı ve TİSlerin yaz ayında yapılmaması yönündeydi. Bu durumu bile konfederasyonlara fazla gören Memur Sen, KESK ve Kamu Sen’in TİS masasında yer al­masını “kanun koyucunun merhameti” olarak değerlendirirken kamu sendikacılığının en büyük sorunun çökmekte olan bu sendikalara söz hakkı verilmesi olarak tespit etti! Hatırlamakta yarar var, kamu sendikaları toplu iş sözleşmesi imzayabilir ama şartlarını kabul ettirebilmek adına grev ya da iş yavaşlatma eyleminde bulunmaları yasak. Grev yasağı gibi bir hukuksuzluğun olduğu durumda kamu sendikalarının en büyük sorununu başka konfederasyonların varlığı olarak tanımlayan Memur Sen’in, çözümü nerede gördüğü çok açık; uzlaşma!

Memur Sen neye evet dedi?

Memur-Sen imzaladığı toplu sözleşmeyi “ta­rihi bir zafer” ilan ededursun biz bunun neden kamu emekçileri için “tarihi bir yenilgi”olduğuna bakalım.

Öncelikle Memur-Sen’in ilk hazırladığı TİS taslağının 5 milyon insan adına bir sendikaya yaraşır biçimde olduğunu kabul edelim. 90 mad­delik taslak içinde 2016 için 8+8, 2017 için 7+7 zam, iki bayram ikramiyesi, yan ödemelerin %50 arttırılması, memurlara büyümeden daha fazla pay verilmesi, ayrıca seyyanen 150 TL zam ve dahası vardı.

Ama şartlarını kabul ettirmek adına göstermelik bir eylem dahi yapmayan Memur Sen hükümet ne istediyse ona tamam deyip masadan kalktı. 2016 için 8+8 isterken 6+5’e evet deyip 2017’de 3+4’e mutabık kalan Memur Sen, TİS görüşmelerinde tekliflerinden %70 indirim yaparak kamu emekçi­sine tarihi bir yenilgi yaşattı.

Ayrıca, Aziz Çelik’in Birgün gazetesinde sözleş­meyi yorumlarken dikkat çektiği gibi Memur Sen nin ilk yıl için aldığı %11’lik (6+5) artış, geçmiş dönem kayıplarının karşılanmamış olması nede­niyle aldatıcı. Alınan zamlar gelir vergisi dilimleri dikkate alındığında memura daha düşük yansıya­cak. Hükümet gelir vergisinin ilk dilimine girecek tutarı enflasyonun altında artırarak ücretlilerin daha yüksek gelir vergisi diliminden vergi ödeme­sine, yüzde 15 yerine yüzde 20 vergi ödemesine yönelik bir politika izliyor. Son dört yılda yüzde 23.3’lük enflasyona karşılık yüzde 15’lik vergiye tabi ilk vergi dilimi yüzde 20 arttı. Böylece me­murların önemli bir bölümü yüzde 5 daha fazla vergi ödedi. Toplu sözleşmede bu konuda hiçbir düzenleme yer almadı.

En başta sunduğu taslak ile imza attığı sözleşme arasında uçurum olan Memur-Sen’in tek istisnası Cuma namazı için olan ibadet izni ve 2005 yılın­dan sonra göreve başlayanlara 1 derece verilmesi durumlarında yaşandı. Cuma günleri ibadet izinleri fiili olarak uygulanıyordu ve 2005’ten son­raki memurlara 1 derece verilmesi gündemdeydi. Doğal olarak bu kazanımlar Memur Sen in 3cü kez yaptığı TİS’in tarihi başarısızlığını örtmeye yetmez.

Memur Sen’nin emekçiler açısından savunduğu hiç birşeyi elde edemediği bir sözleşmeyi tarihi bir zafer olarak duyurmasının nedeni ise genel başkan Ali YALÇIN’ın şu sözlerinden anlamak mümkün “Herkes Memur-Sen’in elde ettiği kazanımları konuşuyor. Türkiye’de, ‘Toplumsal Uzlaşıya’ katkı sunacak, bütün toplum kesimlerini yakından il­gilendiren önemli bir süreci geride bıraktık.“ Yani Ali YALÇIN’ın tarihi zafer dediği şey kamu emek­çisinin boyun eğmesi ve hükümet ile uzlaşması.

Kamu emekçileri ne düşünüyor?

Memur Sen dışındaki diğer konfederasyonlar da süreçte aktif rol alabilmiş değil. Grev yasağının getirdiği basınçla sendikalar hükümetle sadece yazışarak taleplerini iletmek durumunda kalıyor­lar. Bunun dışında örgütsüz ve süreçten habersiz milyonlarca çalışan var. Bu çalışanlar 3. dönem­de Memur Sen’e mecbur kalmış ve umduğunu bulamamış durumda. Bu süreç bir isyana ya da en azından devrimci sendikal bir örgütlenmeye kayar mı bilinmez ama durumun kamu emekçileri açısından iyi olmadığı ortada. Hukuksuz bir bi­çimde uygulanan grev yasağı kaldırılmadığı sürece Memur Sen ve hükmet arasındaki danışıklı dövüş süreceğe benziyor.

Peki en acil talepler neler?

Aslında kamu emekçileri için talepler açık ama hükümetle yıllardır süren danışıklı dövüş ortaday­ken önceklikle talepler;

1) 4688 sayılı yasa ILO NORMLARINA ve AİHM kararlarına göre düzenlenerek, özgür toplu sözleşme ve grev hakkı tanınmalıdır.

2) Özelleştirilmeler durdurulmalıdır. Sözleşmeli, taşeron esnek kuralsız çalışma yasaklanmalı, 4/b, 4/c kadroya alınmalı, herkese güvenceli iş ve gele­cek sağlanmalıdır.

3) En az 50 çalışanın bulunduğu işyerlerinde ücretsiz nitelikli anadilinde hizmet verecek kreş ve bakımevleri açılmalıdır.

4) Kamu ve özel sektör dâhil tüm çalışanların ücretlerinin asgari ücret tutarındaki kısmı vergi­den muaf tutulmalı, üzerindeki miktar için vergi kesintisinin en alt sınırına sabitlenmelidir.AKP-MEMUR SEN Toplu Satış Sözleşmesi sonucu olarak kamu emekçilerinin 2014 yılı için alama­dıkları enflasyon farkından kaynaklı kaybı karşı­lanmalıdır.

5) Kamu emekçilerine siyaset yapma yasağı kaldırılmalıdır.Kadrolaşma, sürgün, rotasyon, soruşturma, mobbing, mülakat gibi ayrımcılık yaratan bütün uygulamalara son verilmelidir.

6) Ek ödemeleri düzenleyen 666 Sayılı KHK ile yaratılan ücret adaletsizliği ve mağduriyetler giderilerek, aynı unvanda farklı kamu kurumla­rında çalışan tüm kamu emekçilerine eşit ücret ödenmelidir.

Yorumlar kapalıdır.