Safları sıklaştıralım! Bu kavga sınıf kavgasıdır!

İktidar uyguladığı işçi düşmanı politikalarla 14 yılda ne iş ne aş sorununa köklü ve kalıcı bir çözüm üret(e)medi. Kaşıkla verdiğini kepçeyle geri almaktan öte anlamı olmayan, asgari ücreti 1300 lira yapma gibi hokkabazlıkların ise, işçinin-emekçinin derdine çare olmadığını hepimiz biliyoruz. Maaşa bir elektriğe, ulaşıma, gıdaya, sağlığa, eğitime iki lira zam yapmak, iktidarın işçiye-emekçiye yıllardır uyguladığı, bir adım ileri iki adım geri sömürü politikasından ibaret. Şimdi bu iktidar, işsizliğe çare diye kölelikten farksız kiralık işçilik yasasını da, yangından mal kaçırır gibi, gece yarısı yasalaştırdı. Artık Türkiye’deki işyerlerinin yüzde 85’i çalışanlarının en az yarısını bu yolla kiralayabilecek. İşçinin-emekçinin çoğunluğu için zaten olmayan iş güvencesi bu yolla tam anlamıyla tarih olacak. Bu durum patronlar için öylesine karlı bir yol ki, dünyada tam 46 milyon işçi bu şekilde çalıştırılıyor ve işçileri köle gibi kiralayan simsarlar bu işten, Türkiye’nin 2016 yılı bütçe gelirinin yüzde 50 fazlasına denk gelen, 260 milyar Avro gibi devasa bir ciro elde ediyorlar. Özel İstihdam Büroları denen yapılar aracılığıyla işleyecek kölelikten farksız bu kiralık işçilik uygulamasını kökten reddediyoruz. Tüm çalışanlar için insan onuruna yakışır süre ve koşullar içeren, grevli, toplu sözleşmeli, sigortalı, güvenceli işler talep ediyoruz. Kuşkusuz hak verilmez, alınır. Ücretlerimiz için, haklarımız için safları sıklaştırmalıyız!

Tüm baskı, engelleme ve korkutma çabalarına karşın ülke genelinde 200 bini aşkın işçi-emekçinin 1 Mayıs için meydanları doldurması safları sıklaştırmanın bir adımıdır. Hak-İş ve Türk-İş’in bölücü, işbirlikçi tutumuna rağmen on binlerce işçi emekçinin katılımıyla, Türkiye’nin birçok noktasında olduğu gibi, İstanbul Bakırköy’de de gerçekleştirilen 1 Mayıs, sınıfın birlik ve dayanışması temelinde, safları sıklaştırma yönünde ileri doğru atılmış, yetersiz ama son derece anlamlı bir adımdır; önemsiyoruz. Tüm işçi ve emekçiler, ezilen ve sömürülen tüm kesimler bu kavganın bir sınıf kavgası olduğunu bir an bile unutmamalıdır. Sosyalistlere gelince! Gün kendini en devrimci ilan etme, kendinden başka devrimci tanımama günü değildir. Gün safları sıklaştırma günüdür. Gün birlik ve dayanışma günüdür. Her kim bu kavga sınıf kavgasıdır diyorsa, safları sıklaştırmak zorundadır!

Türkiye bir yol ayrımına geldi. Erdoğan, tek adam olma yolunda, Başbakan Davutoğlu’nu da tasfiye ederek, hedefi doğrultusunda bir adım daha attı. Ülkede yasal-kurumsal her şey Erdoğan’ın fiili iktidarına bağlanmış durumda. Erdoğan’ın fiili başkanlığını anayasal bir operasyonla kanuni ve kalıcı hale getirmek istediği bir sır değil. HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması bu operasyonun bir parçası. Can Dündar ve Erdem Gül’e MİT tırlarını haberleştirdikleri için verilen beş yıllık mahkûmiyet ve sıkılan kurşunlar bu yönde kesilen bir ceza ve tüm muhalefet için de bir gözdağı. Terör-hendek bahanesiyle Kürt siyasi hareketine yönelik aylardır devam eden askeri-siyasi operasyonların 7 Haziran seçim sonuçlarından kaynaklandığını sağır sultan dâhil bilmeyen yok. “Bu suça ortak olmayacağız” diyerek şimşekleri üzerinde çeken akademisyenlerden dördünün tutuksuz yargılanmasına karar verilmiş olmasına rağmen bu yöndeki baskı, tehdit ve yıldırmalar kesintisiz devam etmekte. Bu koşullar altında ekonomik-demokratik-sosyal tüm hak ve özgürlükler için verilen mücadelenin birbirine bağlı olduğuna inanıyoruz. Bu başlıkların birbirinden ayrılamayacağını düşünüyoruz. Kiralık işçilik ya da kıdem tazminatına el koyulmasıyla dokunulmazlıkların kaldırılması, akademiye, basına sansür ve ceza uygulamaları ya da laiklik karşıtlığı bir ve aynı sınıfsal zeminde yer almaktadır. Bunların birbirinden koparılması safların baştan bölünmesi ve mücadelenin baştan kaybedilmesi anlamına gelecektir. O yüzden; kurtuluş yok tek başına, safları sıklaştıralım, bu kavga sınıf kavgasıdır, diyoruz!

Yorumlar kapalıdır.