Utanmaya davet…

En azından biraz olsun deneyin utanmayı. Hele ki barbarlığın bu kadar görünür olduğu bir dönemde, daha da önemli hale gelmişken utanmak. Fotoğraftaki çocuk, 5 yaşındaki Ümran Dakneş’tir. Halep’te gerçekleşen Rus bombardımanının ardından enkazdan sağ çıkarılmıştır. Şanslıdır, çünkü hayatta kalmıştır, birçok arkadaşı kalamamışken. Tabii yüzümüz kaldıysa bunu şans olarak tarif etmeye…

Şanssızdır çünkü hayatta kalmasıyla sizlerin yalan yanlış haberlerinize malzeme olmuştur. Evet, kendisine demokrat, solcu diyenler Ümran’ın Rus bombardımanı sonucu meydana gelen enkazdan değil de radikal İslamcıların bombaları sonucu ortaya çıkan bir enkazdan kurtarıldığını haber yapmaktadırlar.

Evet, Suriye’de radikal İslamcılar peyda olmuştur, güç kazanmıştır, katliam da yapmıştır. Ama Rus bombardımanlarını hiç olmamış gibi göstermeye kalkmak ya da daha kötüsü “iyiye işaret” olarak göstermeye kalkmak… Orada bir durmayı gerektirir! Hele iki tarafın da aynı insanları katlettiği düşünülürse!

Gerçeklik öyle sandığınız gibi boşlukta yüzüp de bir anda ortaya çıkmaz. Arka planı vardır, eğer anlamak istiyorsanız tabii… Üstelik ortada bir de bir halk ayaklanması, bu ayaklanmayı şiddet yoluyla “kontrol altına” almaya, ezmeye, yok etmeye çalışan birden çok bileşen varsa ve biz de kendimize devrimci, Marksist diyorsak oturup meselenin tarihsel, ekonomik, politik, uluslararası arka planlarına en azından bir göz atmak gerekir. Aman sınıfsal arka planı atlamayın, sonra malum analiz yapmaktan çok yapboz yapmaya dönüyor iş.

Bunlar zor geliyorsa da oturun Suriyeli bir sosyalist ile konuşun bari. Ama öyle 1984 yılından bu yana Esad rejimiyle işbirliği yapıp sistemin ayrılmaz parçası haline gelmiş, buranın Doğu Perinçek’i kıvamında “sosyalist” demiyorum. Baya sistem karşıtı, devrimci, antikapitalist olmadan antiemperyalist olunmayacağının bilincinde olan sosyalist, kastım. Hem Suriyeli olup, hem sosyalist, hem rejim karşıtı, hem radikal İslamcı gruplara hem de emperyalist müdahalelere karşı olanlar var. Şaşırmayın, size rağmen hala varlar.

En azından oturun bir konuşun, halk ayaklanması nasıl başlamış, Esad rejimi nasıl bir rejimmiş bir sorun. Son beş yılda devrimci ayaklanma nasıl evrelerden geçmiş, radikal İslamcı gruplar nasıl ortaya çıkmış, emperyalizmin ve bölge ülkelerin (Rusya, İran, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar) rolü ne olmuş, halk ayaklanmasına karşı herkes bir elden saldırırken dünya sosyalistleri ne yapmış ya da yapmamış, anlamaya çalışın, en azından biraz olsun dinleyin.

Sonra oturup biraz düşünün, antikapitalist bir mücadele verilmeden gerçekten antiemperyalist olunabilir mi diye. Erdoğan’ın, Esad’ın ve Putin’in kullandığı “antiemperyalist” söylemlere bakın, aralarında bir fark var mı görün.

Erdoğan’ın ve Esad’ın Kürt halkına karşı uyguladığı baskı, imha, yok sayma politikalarındaki benzerliklere biraz bakın. En azından bir deneyin, Suriye’yi Suriye Haber Ajansı (SANA) dışında bir kaynaktan anlamayı. Sonra gün gelir anlatamazsınız, Türkiye’de bir halk ayaklanması çıktığında bunu TRT’den takip eden komşu ülke sosyalistine! Hatırlayın Gezi seferberliğinde TRT’nin yaptığı haberleri, kullandığı söylemi!

Hiç değilse halk ayaklanmalarına olan saygınızı kaybetmeyin, biraz olsun sınıf perspektifinden bakın! Gün gelir lazım olur, Erdoğan’a, radikal İslamcılara ve emperyalizme karşı! Oturun, Ümran’ın gözlerine bakın, önce biraz utanın. Sonra bir sorgulayın kendinizi, daha da geç olmadan!

Yorumlar kapalıdır.