Nasıl olacak?

Referandum sonucu HAYIR cephesinde bırakın moral bozukluğunu, tam tersine coşku ve umut yarattı. 1 Mayıs kutlamaları da bu umudu ve heyecanı perçinledi. İşçi ve emekçi yığınlar gerek tek adam diktatörlüğüne karşı, gerekse OHAL ve kıdem tazminatlarının gasp edilmesi gibi acil sorunlar çevresinde mücadele etmeye azimli olduklarını bir kez daha açığa vurdular. Şimdi işyerlerinde, sendikalarda, emekçi mahallelerinde, derneklerinde bunun nasıl olacağı, ortak hedefler etrafında birlikte nasıl uğraş verilmesi gerektiği konuşuluyor, tartışılıyor.

Önce bir durum tespiti yapalım: Tek Adam ve onun partisi referandumdan zayıflamış olarak çıktı. MHP koltuk değneğinin işe yaramadığını gördüler. Kürt illerinden toplayabildikleri oyların “gönüllü” olmadığını, baskı, korku ve hileyle alındığını gayet iyi biliyorlar. Önlerine derhal Tek Adam’ın parti başkanlığını üstlenmesi ve 2019’daki yerel ve genel seçimlere hazırlanılması hedefini koydular. İlk hedefleri HAYIR cephesini dağıtmaya çalışmak olacaktır.

Bu açıdan, ilerici ve devrimci kesimlere, HDP’ye ve hatta CHP içindeki sol sosyal demokrat çevrelere yönelik baskıların artmasını bekleyebiliriz. Kürt illerindeki saldırılar da artacaktır. CHP’nin en ulusalcı kesimlerini, tabii bu arada MHP’li muhalifleri sözde antiterör ve savaş politikalarıyla etkilemeye yönelebilirler. Bu arada patronlar da kıdem tazminatlarının derhal kaldırılmasını, esnek çalışmanın daha da yaygınlaştırılmasını ve devlet kaynaklarının kendilerine daha fazla açılmasını istiyorlar. Toplu sözleşmeler yandaş sendika bürokratlarınca akamete uğratılacak ya da satılacak, grevler yasaklanacak, direnişler ezilecek, hatta sendikalara el konup kayyumlar atanabilecektir.

Buna karşılık CHP de şaşkın ve parçalanma eğilimleri gösteriyor. “Referandum sonuçlarını kabul etmiyoruz” diyorlar ama onlar da mücadeleyi 2019 seçimlerine havale ediyorlar. Bu konuda en net planı geliştiren (Erdoğan’ı 2003’te başbakan yapmış olan) Deniz Baykal oldu: “Ya Kılıçdaroğlu ya da yeni seçilecek CHP başkanı kendini 2019 için cumhurbaşkanı adayı ilan etsin ve HAYIR cephesini birleştirmeye yönelik yardımcılarını belirlesin” (söylemiyor, ama adayları Meral Akşener ve Ahmet Türk). Onun bu önerisi CHP içindeki çekişmeleri şiddetlendirmiş durumda. Hatta Kılıçdaroğlu muhaliflerini, tabii bu arada Baykal’ı, “kapının önüne koymakla” tehdit etti.

CHP içindeki çalkantının sonucu ne olursa olsun, bize göre: 1) Tek adam rejimine karşı mücadeleyi seçimlere erteleyen bir strateji, OHAL ve KYK’lara dayanan diktatörlük rejiminden gelecek olan saldırıları asla durduramayacak, üstelik HAYIR diyen emekçi yığınların daha da bölünmesine yol açacaktır; 2) Böyle bir strateji başarıya ulaşsa bile, onun sonucunda oluşacak parlamento, 1 Mayıs alanında talep edilen demokratik ve sosyal bir anayasa yapabilmekten, işçilerin ve emekçilerin acil sosyal, ekonomik ve demokratik sorunlarını çözmekten tamamen aciz olacaktır.

O halde ne yapılabilir? Bizce çözüm 1 Mayıs günü 1 Mayıs alanlarındaydı: İşçilerin ve emekçilerin birleşik cephesi; diğer bir deyişle 1 Mayıs Cephesi. İşçiler ve emekçiler sadece 1 Mayıslarda değil, her fırsatta, grevlerde, direnişlerde, mahallelerinde, derneklerinde, sendikalarında bir araya gelebileceklerini, en acil ve demokratik sorunları için birlikte mücadele edebileceklerini kanıtlıyorlar, bunu istediklerini belli ediyorlar. 1 Mayıs alanlarında toplanan sendikaların, partilerin, tüm işçi ve emekçi örgütlerinin hep birlikte önlerine diktatörlük rejiminin her türlü saldırısına karşı ortak bir mücadele planı ve programı koymamaları için hiçbir nesnel neden yok. Bu mücadele için sendikalar içerisinde kıdem tazminatının gasbına yönelik birleşik mücadele çağrılarına başlamak önemli bir başlangıç olabilir. Bunu istemeyenler ve engelleyenler ancak bu tip örgütlerin bürokratik, uzlaşmacı, sınıf seferberliğinden korkan liderleri olabilir.

Referandum sonrasında özellikle büyük kentlerde bir dizi protesto eylemleri oldu. Bu protestolara sadece işçiler ve emekçiler değil, orta halli yaşam düzeyine sahip kent merkezlerindeki gençler, öğrenciler, kadınlar, beyaz yakalı ücretliler, emekliler, hatta esnaf ve küçük iş sahipleri de katıldılar. Ama bu eylemlilikler, tıpkı Gezi sonrası meclisler gibi, kısa sürede dağıldı ve duruldu. Mücadele şevkinin kırılmasından değil,  ortada bu seferberliklere güç katacak ve güven verecek birleşik bir önderliğin olmamasından ötürü. İşte işçi ve emekçi örgütlerinin oluşturacağı kitlesel bir birleşik cephe bu boşluğu doldurabilir ve doldurmalıdır. Talepleriyle, mücadele stratejisi ve planıyla seferberliklerin sürekliliğini sağlayabilir, işyerlerinde, kentlerde ve mahallelerde kendi meclislerini oluşturabilir, protestoları ve talepleri yaygınlaştırabilir.

Ve de en önemlisi, sorunları 2019’a ertelemeden ve kitlelerin umudunu antidemokratik seçim sistemine bağlamadan, ülkeye sosyal ve demokratik bir anaysa kazandıracak; emekçi yığınların acil sorunlarını çözümleyecek bir Bağımsız ve Egemen Kurucu Meclis için mücadeleyi örgütleyebilir.

Yorumlar kapalıdır.