Ankara’dan bir Gökçek geçti

Henüz 3-5 senedir Ankaralı bir insan olarak sanırım uzun yıllardır Ankara’da yaşayanlara göre daha düşük düzeyde bir şok yaşadım: Melih Gökçek (zor da olsa, Erdoğan “gideceksin” dedikten sonra gitmemek için ikinci kez girişimde bulunma cesaretini göstermesine rağmen) Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden istifa etti-ettirildi-! Dile kolay, tam 23 yıl! Bundan önceki 10 yıl içinde Ankara Keçiören Belediye Başkanlığı ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü yapmışlığı da var. Eh, Ankaralıların şokunu anlamak mümkün, insanlar büyük bir boşluğa düşüyor, alışık değiller Gökçek’sizliğe.

Gökçek’in Ankara’ya bıraktığı mirasın hepsini saymak mümkün değil elbet. Fakat bir kaçından bahsedersek: şehrin girişlerine yaptırdığı kapılar (5 tanesinin maliyeti 25 milyon TL) (1), dinozorları (toplam maliyet 8.6 milyon TL) (2), ODTÜ ormanı katliamları, Ankapark (bitmemiş maliyeti 800 milyon TL) (3), onlarca AVM ve parsel parsel satılan (biz demiyoruz, Arınç diyor!) araziler. İdeolojik mirasından ise benim en çok aklımda kalan “tecavüze uğruyorsa çocuk niye ölsün, anne ölsün” şeklindeki kadın düşmanı söylemidir. Ve daha nice tweeti elbette.

Herkes bir hevesle yeni Başkanı bekledi, AKP’li Sincan Belediye Başkanı Mustafa Tuna yeni Büyükşehir Belediyesi Başkanı oldu. İlginçtir ki başa geldiğinde ilk yaptığı şey (hemen bütün kadroları değiştirip kendi adamlarını getirmesi dışında) Gökçek’in simgesi haline gelen şeyleri şehrin çeşitli yerlerinden kaldırmak oldu. Dinozor gitti, Kızılay Meydanı’ndaki Lale Ekran (kimse işlevini bilmiyor) gitti, Belediye önündeki fıskiye, Ankara amblemi değişti, Robot heykeli (hala bu robotun içinde bir verici olduğunu, Gökçek onu aktive edince robotun canlanacağını ve robotu kullanarak Gökçek’in darbe girişiminde bulunacağını düşünenler var, uyarmadı demeyin!) gitti. İmgelerle oynayıp Gökçek’in Ankaralıların zihninde yarattığı tahribatı gidermeye çalışmak elbette ki bir siyasi yöntem. Fakat çok daha derin siyasi-toplumsal kökenleri olan bir meseleyi sadece görseller değiştirilerek halletmek ne derece mümkün? Geçmişteki yolsuzlukların, parsel parsel satılan arazilerin hesabı sorulabilecek mi? Sorumlulara herhangi bir yaptırım uygulanacak mı? Bu davaların takibi yapılacak mı? Ayrıca Tuna’nın başlattığı halk oyuna sunarak “demokratik belediyecilik” anlayışı ileriki zamanlarda şehrin rant getiren arazileri üzerindeki başka projeler söz konusu olduğunda aynı demokratik yöntemlerle ilerleyebilecek mi? Kamu yararını önceleyen, şeffaf “sosyal belediyecilik” sağlanabilecek mi? Benim aklımdaki sorular bunlar. Cevaplar konusunda optimist olduğum söylenemez, zira burjuva demokrat sisteme güvenim yok. Çare sistemi değiştirmek mi o zaman, ne dersiniz?

Dipnotlar:

1.) http://www.radikal.com.tr/turkiye/hos-geldin-parasi-25-milyon-tl-1173595/
2.) http://www.hurriyet.com.tr/ankapark-in-dinozorlarina-8-6-milyon-lira-odenmis-28934382
3.) http://www.mimarlarodasiankara.org/index.php?Did=6285

Yorumlar kapalıdır.