Yerli tüketim ne anlama geliyor?

Ekonomik krizin üstümüzdeki yükü gitgide ağırlaşırken; patronların çıkarını dert eden işçi sendikası Türk Metal, hükümetin “yerli üretim” kampanyasına “yerli tüketim” kampanyasıyla cevap veriyor. Krizi atlatmak için istikrarın sağlanması gerektiğini söyleyen sendika yönetimi, istikrar mücadelesi için de yerli tüketimin gerekli olduğunu söylüyor.

Türk Metal Başkanı’nı dinleyelim: “…Aslında işimiz hiç de zor değil. Harcama saplantılarımızdan kurtulacağız. Başkasının ürettiğine değil kendi ürettiğimize güveneceğiz. Başkasının ürettiğiyle değil kendi ürettiğimizle hava atacağız. İşte o zaman değişim başlayacak. Kafamızın içerisini değiştireceğiz. Kendi algımızı kendimiz yöneteceğiz. Devletimiz bu amaçla hepimize bir görev verdi. İstikrar mücadelesi ‘Yerli Üretim’ sloganıyla başladı. Biz, Türk Metal olarak devletimizin ‘Yerli Üretim’ kampanyasına ‘Yerli Tüketim’ kampanyasıyla destek veriyoruz.”

Ülkenin en çok üyesi olan sendikanın yönetiminin kararı oldukça açık: Devletimize destek olacağız. Patronlara istikrar sağlayacağız. İşçilere daha az harcatacağız. İşçilere kemer sıktırınca da krizden kurtulacağız.

Peki, ne üretiyoruz da onu tüketeceğiz? Fındığı, buğdayı, pamuğu bile ithal etmeye başladık. Patates fiyatları artınca çözümü yine ithal etmekte bulduk. Şimdi yerli tüketimden söz ediliyor. Kendi karnını doyuramayan tarım emekçileri ve çiftçiler ne diyecek bu duruma? Hükümetin ve hükümet yanlısı sendikaların; Türkiye’nin ithalat  kalemlerinden, dış ticaret açığından, iflas ertelemelerden, konkordatolardan haberi yok anlaşılan.

Önce kriz yoktu, algısı vardı. Sonra kriz gibi bir şey geldi, ama değildi. Krizi yaratanlar önce faiz lobileriydi, sonra dış güçler oldu. Şimdi de yerli tüketmeyen emekçiler mi? Maaşlar pazar alışverişine bile yetmezken, tüketim alışkanlıklarını değiştirmesi gereken bizler miyiz? Üreten bizleriz, işten çıkarılan bizleriz, boğazımızdan kısan bizleriz, 200 bin kişilik sendikamız var ancak sendika bürokrasisi hükümete destek verirken danışılmayan işçiler, yine bizleriz. Sarayın bütçesi gitgide artarken, ücretler cebimizde eriyor. Gıdaya, elektriğe, suya, doğalgaza rekor zamlar geliyor. Ev kiraları, vergiler artıyor; ücretler azalıyor. Kıdem Tazminatı’mıza, İşsizlik Fonu’muza el koyuyorlar. Anlayacağınız birileri ağlarken, birileri gülüyor!

Yerli tüketim güzellemelerinin hepsi birer aldatmaca: İşçi düşmanı Tek Adam Rejimi’yle flört eden işçi sendikası Türk Metal’in “Yerli Tüketim” kampanyası, krizin faturasının emekçilere kesilmesi anlamına geliyor. Ayrıca yabancı sermayenin ülkede sahip olduğu mal, mülk ve fabrikalara perde çekiyor. İşçi sınıfımızın emeğini emperyalizme ucuz işgücü olarak açanlar; şimdi yerli üretimden bahsediyor. Yerli sömürücünün, yabancı sömürücüden ne farkı var? Kaşı mı daha güzel, gözü mü? Tek bildiğimiz; yerlinin de yabancının da emekçilerin ürettiklerine el koydukları. Tabii bir de yerli patronların elinin biraz daha ağır olduğu –hem ücret verirken, hem sopalarken…

O yüzden hiç sanmıyoruz. Daha da azına razı olmayacağız. Tek Adam Rejimi’nin ve patronların borçlarını ödemeyeceğiz. Bu krizin faturasını; ülkeyi yabancı sermayeye açanlar, krizi çıkaranlar ödeyecek. Türk Metal’in yapmadığını yapmak, sendika üyesi 200 bin işçiye sormak lazım: Kendi kemerlerini sıkarak, hükümet ve patronların borçlarını ödemek istiyorlar mı?

Yorumlar kapalıdır.