Mücadele içinde geçmiş hiçbir hayat boşa harcanmış değildir!
Dedem bundan 80 yıl önce öldürülmüş… 1930’lu yıllarda Anadolu insanının zorunlu olarak yol çalışmasına katılması gerekirmiş. Bu zorunlu yol çalışmasından muaf olabilmek için ya parayla bedelini ödemek ya da en az beş çocuk sahibi olmak gerekirmiş. Dedemin parası yokmuş. Dört çocuğu varmış. Ninem beşinci çocuğuna hamileymiş. Dedem bu şekilde gitmek zorunda kalmış yol çalışmasına. Aynı şekilde oraya gelmiş gariban bir köylünün, bir tartışma neticesinde, kürek darbesiyle hayatını kaybetmiş. Öldürüldüğünde 27 yaşındaymış…
Babam sekiz yaşında ırgat olarak bir köylünün yanına verilmiş. On bir yaşında inşaatlarda çalışmaya başlamış. Hiç okula gitmemiş. Yarım yüzyıl gece-gündüz çalışıp, bir gün bile emekli maaşı alamadan, ömrüne bir Kore savaşı da sığdırarak, altmışını görmeden, göçüp gitti bu dünyadan…
Bu hayat hikâyeleri bize ne anlatıyor? Türkiye’nin bir işçi sınıfının ve tarihinin olduğunu ve çok ağır, çok sancılı ve büyük bedeller ödeyerek yol aldığı gerçeğini… Bu ülkenin temellerinde, sütunlarında, duvarlarında milyonlarca işçinin, emekçinin alın terinin, emeğinin, canının, kanının olduğunu… O yüzden dedemin, babamın ve benzeri milyonlarcasının hikâyesiyle Soma’da can veren 301 madencinin hikâyesi aynı sınıfsal gerçeğe dayanıyor. O yüzden her daim can verenlerle, verilen canlar üzerinden zenginleşenler; tekme yiyenlerle tekme atanlar asla ve asla aynı hikâyeyi paylaşmıyor.
Sanılıyor ki bu ülkenin bir avuç patronunun ve onlar adına azimle hükümetlik edenlerin gerçek manada bir hikâyesi, bir tarihi var. Geri kalan milyonlarca insanın ise hiçbir hükmü, hiçbir hikâyesi, hiçbir tarihi yok. Biz işçiler, emekçiler mürekkebi olduğumuz için muktedirlerin icat edilmiş bir hikâyeleri var. Lakin gerçek öyle değil. Öyle olmadığı gibi tam tersine işçi sınıfının bilinci, toplumsal ve siyasal varlığı birike birike artıyor, bir nesilden öbürüne aktarıla aktarıla büyüyor. İşte bu satırlarda olduğu gibi 100 yıl, 50 yıl öncesini bugününün sınıf mücadelesi gerçeğine organik olarak bağlayıveriyor.
Mücadele içinde geçmiş hiçbir hayat boşa harcanmış değildir. Gelecek mutlak şekilde bu mücadele ve emekler sayesinde daha eşit ve özgür olacak. Yeter ki ellerimizle sınırsız, sınıfsız, sömürüsüz bir dünyayı şekillendirelim…
Yorumlar kapalıdır.