Bolivya seçim sonuçları tehlikeli bir zafer yanılgısı yaratıyor
Bolivya’da devrik başkan Evo Morales’in siyasal hareketi Sosyalizme Doğru Hareket (MAS), ilk verilere göre ulusal seçimleri %54,42’lik bir oy oranıyla kazandı. MAS ilk turda %50’nin üzerine çıktığı için seçimlerin ikinci turu yapılmayacak. Eğer MAS %50’nin üzerine çıkamasaydı, bu sefer seçimin ilk turda kesin olarak bitebilmesi için, en yakın rakibiyle arasında en az %10’luk bir fark olması gerekecekti. Ancak MAS’ın %50’nin üzerine çıkan oyları, bunu zaten gereksiz kıldı. Partinin oy oranı La Paz ve Cochabamba gibi önemli sanayi merkezlerinde %60’a varıyor. Bu durum, ABD emperyalizmiyle politik ve askerî bir ittifak üzerinden iktidarı gasp eden cuntacı klik ile eski sağcı başkan Jeanine Añez açısından büyük bir yenilgi anlamını taşıyor.
MAS adayı Luis Arce Catacora artık Bolivya’nın yeni başkanı. Onun başlıca rakibi darbecilerin adayı olan Carlos Mesa’ydı ve %29.05 oranında oy aldı (dolayısıyla MAS adayı ile onun başlıca rakibi arasında %25’i de geçen bir oy oranı farkı mevcut). Bolivya faşizminin çeşitli varyantlarının desteklediği Luis Fernando Camacho ise %14’lük bir oy aldı.
MAS’ın zaferi, sivil-askerî darbenin tetiklemeye çabaladığı karşıdevrimin toplumsal tabanının ne denli zayıf olduğunu, nüfus içinde bir karşılığa sahip olmadığını ve dahası bu karşdevrimin kendini dayatmada başarısız kaldığını gösteriyor. Bolivya işçi hareketi gerekli araçlar ile silahlara sahip olamadığı için darbecileri sokakta kovamadığını ancak sandıkta, elinin altında olan araçların el kullanışlısını, bu araçların şimdilik onlar açısından el verişli olanını sahaya sürerek darbecilerin iktidarından hiç de haz etmediğini göstermiştir.
Emperyalizm ile Bolivya oligarşisinin seçim sonuçlarını hızlıca kabul etmiş olmasının nedeni budur. Seçimlerin iptali, parlamentonun kapatılması, seçimlerdeki adayların tutuklanması ve benzeri önlemler, işçi hareketinin sandıkta sergilediği tavrı sokağa taşıyabilirdi ve bu sefer Bolivya işçi sınıfı, oy pusulaları ile mermiler arasında bir tercih yapmak zorunda kaldığında, oy pusulalarını sabır ve huzur içinde beklemeyi kabul etmeyebilirdi.
Darbeden önce Bolivya’da işçi hareketi, köylü direnişi ve yerli seferberlikleri MAS ile kopma noktasına gelmişti. MAS’ın “And Dağları” kapitalizmi hiçbir vaadini yerine getirememiş, devrimci ayaklanmaların hırpaladığı polis devletini ihya etmiş, yerlilerin topraklarını çokuluslu şirketlere pazarlamış ve ücretler ile haklarda devasa kesintilere ve gasplara gitmişti. Seçim sürecinde birtakım işçi ve köylü örgütlenmeleri, Luis Arce ile MAS’ın öne sürdüğü diğer milletvekili adaylarını kamuya açık bir biçimde sorguladı ve onlara verilen desteğin eleştirel olması gerektiği konusunda ısrarcı oldu.
Bu bağlamda Bolivya işçi sınıfı sandıklara MAS’ı zafere taşımak için değil; Trump’ın, Bolsonaro’nun, Piñera’nın, yerli oligarkların ve sağcı soykırım plancılarının yenilmesi için gitti. Ve sandığın başındayken de, elinin altında olan araçlar ve olanaklar açısından en maliyetsiz yolu kullanmayı tercih etti: MAS’a oy verdi.
Bolivya işçi sınıfının eleştirel tutumu aslında kitlelerin psikolojisinin nasıl oldukça özenli ve titiz bir denge üzerinden ilerlediğini gösterirken, MAS’ın zaferi reformist sol tarafından büyük bir zafer olarak pazarlandı. Bu sola göre zafer artık mutlak bir gerçeklik özelliğini kazanmış durumda, dolayısıyla da Bolivya işçi hareketinin diken üstünde olmasına artık gerek yok: “Evlerinize dönün ve bırakın gerisini bürokratlar halletsin!” Reformist sol benzer bir tutumu, Yunanistan’daki faşist örgüt Altın Şafak’ın önde gelen isimlerinin hapis cezasına çarptırılmasında da benimsemişti.
Ancak emekçilere vehamet aşılamaya çalışan bu tutum, yaratılmış olan bir zafer yanılgısına dayanıyor. Bu zafer bir yanılgıdır çünkü;
1.) Seçim sonuçlarına dayanmaktadır. Dünya üzerinde sadece seçimlerle nihai olarak yenilgiye uğratılabilecek olan bir gericilik türü yoktur. Bolivya sağı ve emperyalizm işçilerin ve köylülerin içinde bulundukları sefalet koşullarını istismar etmeyi denemeyi sürdürecektir. Ekonomik krizin pik yaptığı anlarda ordu kendini yeniden bir siyasal aktör olarak sahnelemekten çekinmeyecektir. Bolivya faşizminin bu seçimlerde %14 oranında oy aldığının unutulması, siyasal affı güç bir hafıza kaybı türü olurdu. Kesin zafer işçi sınıfına sandıklarda yalnızca oy atma hakkı tanımakla elde edilemez, aynı zamanda o işçi sınıfının kullanımı için, kendi çıkarlarını gerektiğinde korumasına yarayacak mücadele araçları yaratılmalıdır.
2.) İşçileri eylemsizliğe ve politik arenadan uzaklaşmaya sürüklemektedir. Artık bütün ihtiyaçları giderilmiş olan bir zafer tanımı işçileri atalete ve politikayla ilgisizliğe götürmekte, işçilerin aslında omuzlarında duran politik sorumluluklarıyla işçiler arasında bir mesafelenmeye neden olmaktadır. Yapılması gereken tam tersidir: Zaferin kesin olmadığı, tamamlanmadığı kabul edilmeli, Bolivya işçi hareketinin örgütlenme ile politik faaliyetlerini yoğunlaştırması gerektiği anlaşılmalıdır.
3.) MAS’a politik çapının ötesinde bir karakter atfetmektedir. MAS’ın zaferiyle işçilerin zaferi birbirlerine eşitlenemez. MAS’ın seçimlerden galip çıkması, Bolivya işçi sınıfının iktidar yürüyüşünde aşılması ve zamanı geldiğinde geride bırakılması gereken bir deneyim okulunun ötesinde bir değer temsil etmemektedir. MAS’ın kapitalist doğalgaz ve tarım firmalarının siyasal danışmanı olarak işlev gördüğü, özel mülkiyete “saygılı” olduğu, hiçbir özel işletmeyi kamulaştırmadığı ama birçok kamu işletmesini özelleştirdiği, emperyalizmle mücadeleyi değil diyaloğu önerdiği ne kadar da çabuk unutuldu! Böylesine bir önderlik altında beklenmesi gereken zafer değil, ihanet ve yenilgidir.
Aslında seçim sonuçlarının anlamı şudur: Bolivya işçi sınıfı, köylüler, yerli halklar ve yoksul halk kesimleri, kendilerini yıllar boyunca neoliberal yağma politikaları altında sömüren ve baskılayan sözde sol bir partinin emperyalizm destekli ulusal karşıdevrimci odaklar tarafından devrilmesini kabul etmediğini göstermiş; bu sol partinin söz konusu emperyalizm ile ülke içindeki karşıdevrimcilere karşı sonuç getirici bir eyleme geçmesi durumunda, onun arkasında duracağını, onunla birlikte mücadele edeceğini ispatlamıştır. Bolivyalı emekçilerin seçimlerdeki tercihi bir sözdür: Ülkeyi monopollerin kanlı ve askerî bir diktatörlüğüyle yönetmeye cüret etmiş olanlardan hesap sorulmasına karar verildiği takdirde, bu sürecin destekleneceğine dair verilmiş bir söz.
Şimdi MAS (birkaç ay boyunca cunta yönetiminin yaptıklarını; yani yerli halkın katledilmesini, doğal kaynakların özelleştirilmesini, grevci işçilerin hedef alınmasını, kapitalistlere kaynakların peşkeş çekilmesini aslında yıllardır sürdüren bu parti), kitlelerden verilmiş bu onayı değerlendirebilecek mi? MAS’ın darbe bir kere ülkede mevzi üzerine mevzi kazanmaya başlayınca nasıl bir çizgi izlediğini hatırlıyoruz: Sokağa çıkan ve darbecileri bu cüretlerine pişman etmeye and içmiş olan madencilere, köylülere ve yerlilere MAS, eve dönme çağrısı yaptı. MAS’ın valileri bütün yerellerde darbecilerle diyalog geliştirilmesini önerdi ve ardından MAS ile ordu arasında bir koalisyon kurulduğu görünümü verecek şekilde darbecilerin oluşturdukları çeşitli yönetim pozisyonlarına yerleşti. Darbeye karşı ulusal bir acil eylem planı oluşturulması önerisi yapan sendikalar susturuldu.
Özetle darbe sırasında MAS’ın işlevi, darbeye karşı direnişin, Bolivya kapitalizminin varlığını tehdit edecek bir boyuta sıçramasını engellemekti. MAS direnişçileri sistem içi sınırlara davet etti. Bir devrimci önderliğe sahip olmayan kitleler, MAS’ın ihanetinin de etkisiyle yenildiler ve birkaç aylığına da olsa darbeciler kendi iktidarlarını konsolide etmeyi başardı. Bu yüzden yukarıda sorduğumuz sorunun cevabı olumsuzdur: MAS, işçi sınıfından kendisine verilmiş olan darbecilere karşı eyleme geçme iznini kullanmayacaktır.
Oligarşi ile generallerin yeni bir hamlesi nasıl önlenebilir? Yapılması gereken ilk iş, tumturaklı ve gerçeklikten kopuk zafer nidalarıyla Bolivya işçi hareketini tetikte olmamaya alıştırmanın önüne geçmektir. Bununla birlikte düzenli ordunun dağıtılmasından, darbe ve emperyalizmin müdahalesi olasılıklarına karşı işçilerden oluşan ve sendikaların örgütleyip yöneteceği savunma komitelerinin oluşturulması gibi geniş bir yelpazedeki öneriler tartışmaya açılmalıdır.
İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE), milyonlarca işçinin neden MAS’a oy verdiğini, bu eleştirel oyun ardında yatan mantığı anlamaktadır ve elbette partimiz, bu mantığa tecrübeleri boyunca eşlik edebilmeyi dilemektedir. Ancak yine de partimizin, bu mantığın önerdiği “maliyetsiz” tutumu desteklemediği, onu yanlış bulduğu ve onun işçileri yenilgilere taşıyacağına inandığı dile getirilmelidir. İUB-DE’nin Bolivya partisi olan Emekçi Halkın Devrimci Alternatifi (ARPT), MAS’ın ulusal burjuvazinin taleplerinin aktarma kayışı rolünü oynadığı ve Bolivya işçilerinin bağımsız bir devrimci alternatif eşliğinde mevcut politik ve ekonomik krizden çıkması gerektiği perspektifiyle, seçimlerde boş oy çağrısı yapmıştı. ARPT, MAS’a oy atmış olan bütün işçilere bu alternatifin birlikte inşa edilmesi çağrısını yapmayı sürdürüyor.
Yorumlar kapalıdır.