Türkiye işçileri için Belarus dersleri

Belarus yaz aylarında haftalar süren kapsamlı bir ulusal grev dalgasıyla sarsıldı. Lukaşenko’nun yeniden başkan seçildiğine işaret eden hileli seçim sonuçları kitleler nezdinde kabul görmedi ve bir seferberlik dalgası patlak verdi.

Grev dalgası ülkenin en kritik fabrikalarını da kapsıyordu. Dünya kalya taşı üretiminin %20’sini gerçekleştiren Belaruskali, suni gübre üreticisi Grodno Azot ve Naftan ile Mozyr petrol rafineleri grevin merkezinde duran fabrikalardı. Bu dört devlet işletmesi 2019’da Belarus’un Batılı ülkelere ihraç toplamının %68’ini karşılamış durumda. Dolayısıyla Belaruslu işçiler Lukaşenko rejimine karşı en güçlü kozlarını, üretimden gelen güçlerini kullandı denebilir. Buna ek olarak fabrikalarda grev komiteleri kuruldu ve bu komiteler bir ulusal koordinasyon da oluşturmaya çalıştılar.

Ancak sonuca baktığımızda rejim bir kenara, Lukaşenko dahi düşmedi veya istifa etmedi. Pandeminin derinleştirdiği ekonomik kriz şartları altında hem dünyadan hem de Türkiye’den giderek daha fazla sayıda işçi greve çıkma iradesini gösterirken, son senelerin en etkili ve en radikal ulusal grev dalgalarından birini örgütlemiş olan Belarus işçi sınıfının neden hedeflerine ulaşamadığı önemli bir ders konusu olmalı.

Belarus işçi sınıfının yumuşak karnı, ülkenin fabrikalarını saran grevci seferberliğin mantıksal siyasal sonuçlarını ifade edecek olan bir devrimci partiye sahip olmamasıydı. Bu işçi sınıfı, Rus kapitalizminin hizmetkârı Putin yanlısı bir rejim ile emperyalist ülkelerin sahte ve yanıltıcı “demokrasi” programını benimsemiş çeşitli muhalif partilerin arasında sıkıştı. Eğer Belarus işçi sınıfı grev dalgasına, grev komitelerinin iktidarı ele geçirmesini savunan bir devrimci partinin rehberliği altında girişmiş olsaydı, hem liberal muhalefet partilerine karşı güçlü bir politik bağışıklık geliştirecekti hem de rejimin karşısında ulus çapında güçlü bir siyasal alternatif yaratabilecekti.

Grev mücadelesini zayıflatan bir olgu daha söz konusuydu: uluslararası işçi sınıfı dayanışmasının eksikliği. Grev dalgası Belarus ekonomisini yerle bir edince Putin rejime 1 milyar dolarlık bir kurtarma paketi verdi. Liberal muhalefet partileri Polonya’dan 11 milyon avroluk yardım aldılar. Halbuki Rusya ve Polonya işçi sınıfları, Belarus emekçilerinin mücadelesine zarar veren bu finansal can simitlerini engelleyebilirdi.

Türkiyeli işçiler de mücadelelerinde bu araçlara ihtiyaç duyacaklar. Belaruslu sınıf kardeşlerimizin deneyimlerinden dersler çıkararak, bir devrimci partinin inşası ve işçiler arasında uluslararası dayanışma oluşturabilmek için birlikte çalışmalıyız.

Yorumlar kapalıdır.