Yaklaşan ABD seçimleri Türkiye işçileri için önemli dersler barındırıyor
Cumhuriyetçi Parti’den (CP) Donald Trump ile Demokrat Parti’den (DP) Joe Biden’ın başlıca adaylar olacakları 3 Kasım’daki ABD seçimleri yaklaşıyor. Trump süreç içerisinde iflas eden sağlık politikasının kurbanı olarak Covid-19’a yakalandı, eli silah tutan sağcı taraftarlarının kilit eyaletlerde sandık başlarında beklemesi çağrısı yaptı ve posta yoluyla oy vermenin güvenilmez olduğunu ilan ederek seçim sonuçlarını kabul edip etmeyeceğine dair kamuoyunda bir şüphe uyandırdı. Biden ise kampanyasını genel olarak, Trump’ın da çiğnediği uluslararası ticari uzlaşının yeniden tesis edilmesi, ABD’nin yeniden sözde eski “demokratik” değerlerinin aklıyla yönetilmeye başlaması ve Amerikan toplumundaki kutuplaşmanın birlik ülküsüyle sonlandırılması gibi soyut liberal ilkelere dayandırdı.
Bu esnada sağlık sistemi hiçbir yoksulun hayatta kalmasını garantileyemeyen ABD’de Covid-19 kaynaklı ölümlerin sayısı 230 bine varmış durumda. Mevcut ölümlerin sayısı, ABD’yi derinden sarsmış olan Vietnam Savaşı’ndaki askerî kaybın yaklaşık 4 katı. Çalışma Bakanlığı’nın verilerine göre eylül ayında tarım dışı işsizler ordusuna 661 bin yeni işçi katıldı. Trump’ın seçildiği 2016 yılından bugüne dek toplumun ezilenlerinin ekonomik ve sosyal durumları ile hayatta kalma şartları hiçbir iyileşme göstermedi. Aksine emekçilerin alım gücü kronik bir düşüş halinde ve birçoğu güvencesiz işlerde, sigortaları ya da sendikaları olmadan despotik bir çalışma rejiminin altında çalıştırılıyor.
ABD’de yaz ayları bir ayaklanmalar silsilesi olarak geçti. Siyahi George Floyd’un polis tarafından öldürülmesi tarihsel bir ulusal isyanı tetikledi. Şu an Biden önderliğindeki DP, bir kere daha tarihsel işleviyle paralel olarak, yaz aylarındaki ayaklanmanın temsilciliğini üstlenmeye, böylece toplumun alt tabakalarında birikmiş olan öfkeyi seçim sisteminin içine çekmeye çalışıyor. Biden’ın bu noktada elini kolaylaştıran iki etken mevcut: 1) Ayaklanmanın fiili önderliğini üstlenmiş olan Siyah Hayatlar Değerlidir (Black Lives Matter) hareketinin başını çekenler ile siyahi kamu figürleri DP’nin çizgisine uyarlanmış vaziyetteler ve 2) sendikaların tepelerine çöreklenmiş bürokratlar da DP’den kendilerine akacak olan maaş çeklerinin beklentisiyle başından beri Biden’ın en çirkin savunucuları arasındaki yerlerini aldılar.
Bu seçimlerde yaz ayları boyunca sokakları dolduran siyahi ve beyaz halk sektörlerinin, geçen sene ABD tarihinin en büyük grevlerinden birini örgütlemiş olan General Motors işçilerinin, sağlık sigortaları olmadığı için ölümle saklambaç oynayan emekçilerin ve sağlık çalışanlarının çıkarlarını Ne Trump ne de Biden temsil ediyor.
Türk ve Kürt işçi sınıflarının ABD işçi sınıfının bugün içinden geçmekte olduğu süreci inceleyerek, kendi mücadelelerinde kullanmaya uygun görebilecekleri derslerin sayısı bol. Nedir bunlar, kısa bir özet yapmaya çalışalım.
1) ABD işçi sınıfının önemli bir bölümü Trump’a oy vermişti çünkü onun milliyetçi ekonomi politikaları ve saldırgan bir dış politikayla ABD’nin çıkarlarını koruyacağına ve ABD güçlendikçe kendilerinin de yaşam şartlarının iyileşeceğine inanmıştı. Bu varsayım yanlışlandı. Trump sadece bir avuç kapitalistin serveti için çarpıştı ve her fırsatta işçilerden alıp zenginlere verdi.
2) Yine işçi sınıfının bir bölümü, Trump’ın göçmenler ile mültecilere dönük şiddet ve yasak politikasının, kendilerinin hayatlarını kolaylaştıracağını umuyordu. Bu da yanlışlandı. Trump bir dolu Ortadoğu ve Afrika ülkesinden ABD’ye girişleri yasaklamış olsa da, ülke içindeki on binlerce göçmeni toplama kamplarına kapatıp ardından onları uçaklarla sınır dışı etse de, bu suç işçilere hiçbir yarar sağlamadı. Aksine işçiler göçmenlerle birlikte mücadele edemedikleri için işyerlerinde daha fazla sömürüyle karşılaştılar.
3) Kötünün iyisine uyarlanma politikası ve sendikalardan bürokratların defedilememesi dolayısıyla işçi sınıfı söz konusu seçimlere kendisine ait devrimci bir politik seçenekle giremedi. Ona alternatif olarak pazarlanan aday, sekiz yıllık başkan yardımcılığı boyunca bütün sınır ötesi savaşları ve gelir kesintileri ile hak gasplarını desteklemiş olan Joe Biden oldu.
Sonuç olarak ABD işçi sınıfının bu seçimlere politik-örgütsel açıdan görece zayıf girmesinin nedenleri şunlardı: Bu işçi sınıfının bir kısmı, statükoya karşı olduğunu iddia eden bir müteahhidin önceki seçimlerde verdiği sözleri sınava tabi tutmak için ciddiye aldı ve ona bir şans tanıdı; bu esnada göçmenler ve mültecilerle birlikte mücadele edemediği için bölündü ve ertesinde toplumsal hareketler ile sendikaların tepelerindeki bürokratların ihanetine uğradı. Böylece kendisine önerilen, işçilerin çıkarları açısından vasıfsız ve nihai mücadelesi burjuvazinin ve emperyalizmin çıkarlarını korumak olan bir partinin başkan adayı olan bir liberal aday oldu. Bütün bunlar yaşanırken de derin bir ekonomik kriz ve büyüyen bir pandemiyle karşı karşıya kaldı.
Hiç şüphesiz Türkiyeli işçiler, yukarıda sunulan tabloda kendilerine tanıdık gelen noktalar bulacaklar ve ABD işçi sınıfının nasıl ve neden politik olarak seçeneksiz bırakıldığını göreceklerdir.
Yorumlar kapalıdır.