Misafir değil, sığınmacı/mülteci!

Birkaç hafta önce sosyal medyaya bir grup Afgan’ın Ankara-Niğde yolunda tırdan inişini gösterdiği iddia edilen bir video yayıldı. Yayılan video ve ana akım medyada Taliban’la ilgili sunulan haberlerle birlikte Türkiye’ye kitlesel Afgan göçü başladığı iddia edildi. Bu iddialarla birlikte sığınmacı düşmanı söylemlere fırsat doğdu. Ancak sadece sosyal medya üzerinden gördükleriyle ırkçılığa varan söylemlerin sahiplerinin bilmediği bir şey var. Afganlar Türkiye’ye ilk defa göçmeye başlamadı.

Taliban rejimi medyada iddia edildiği gibi bir ay önce Afganistan’ı ele geçirmeye başlamadı. Taliban senelerdir insanlık dışı muamele ve baskılarla Afganistan’da hüküm sürüyor. Taliban’a katılmayı kabul etmeyenler öldürülüyor. Hakkında ölüm kararı verilenler ülkeden kaçabilirse 45 günlük ölüm yolculuğunu göze alarak Türkiye’ye geliyor. “Neden ülkesinde başka bir yere kaçmıyor?” diyenler yine olacaktır. Çünkü öyle bir imkânları yok. Taliban senelerdir her mahalleyi tutmuş durumda.

Türkiye’ye gelen sığınmacıların ucuza çalıştıkları için işsizliğe neden oldukları iddia ediliyor. Hiçbir bilgisi olmadan fikir iddia edenler bu konuda da çok yanılıyorlar. Çünkü Afganlar senelerdir bu ülkede işverenlerin vatandaşları çalıştırmaya asla cesaret edemediği koşullarda hastalanarak ve karın tokluğuna çalışıyorlar. Biz hiç sadece yaşamayı düşünecek kadar çaresiz olmadık ama bu çaresizliği yaşayanlara karşı ciddi bir acımasızlık görüyoruz bu ülkede…

Yaşadıklarımızın, hükümetin senelerdir sürdürdüğü dış politika ve ekonomi politikasının bir sonucu olduğu çok açık… Kendi meşruiyetini sağlamak üzere Rusya, ABD ve Avrupa ülkeleriyle birlikte Suriye ve Afganistan’da yaşananlara dahil oldu. Sığınmacıların Türkiye’deki sayısı artana kadar kimse “Türkiye’nin ne işi var oralarda?” demedi. Ülkesinin her köşesi hiçbir tarafına dahil olamadığı bir iç savaşın etkisindeki insanlar ne yapabilirdi? Yalnızca normal bir yaşam talep eden insanlar farklı ülkelere göç etmeye çalıştılar. Sığınmacıların Türkiye’ye gelmesinin nedeni ise Türkiye’yi mükemmel görmeleri değil, Avrupa’nın kapıları kapatmasıdır. Hükümetin Avrupa ülkeleriyle yaptığı anlaşmalar sonucu Avrupa’ya göçmeyi başarmış sığınmacılar dahi geri gönderilmekte.

Her konuda hukukun uygulanmasını talep eden muhalefet ise sığınmacılar söz konusu olduğunda bir anda hukuku yerle bir edecek söylemlere imza atmakta. CHP Genel Başkanı, Suriyelilerin “misafir” olduğunu ve iki yıl içinde ülkelerine geri gönderileceklerini belirtti. “Asıl beka sorununun sığınmacı politikası olduğunu” söyledi. Türkiye dünyanın en fazla sığınmacı sayısına ulaşalı seneler oluyor. Ne hikmettir ki, “sığınma politikasının beka sorunu” olduğu iddiası da erken seçim talepleriyle aynı anda ortaya atılıyor. Bu konu seçim politikasına malzeme yapılamayacak derecede hassastır. Devamlı hukuka vurgu yapan muhalefetin Anayasa, uluslararası sözleşmeler ve kanunlarla korunan sığınmacılardan bu kurallar hiç yokmuşçasına bahsetmesi niyeti açık etmektedir.

Yaşamlarının tehdit altında olması kullanılarak en zor koşullarda çalıştırılan insanların burada olmaları, onlarla dayanışma gösterebilmemiz için bizim açımızdan bir fırsattır. Kapitalizmin seneler sonunda bize getirdiği güvencesizlik, bizden daha fazla sömürülen insanların ülkelerine dönmeleriyle çözülemez. Bu ancak mücadeleye cesaret edemediği için konforunu bozmak istemeyen ve insanların ölmelerini ya da tecavüze uğramalarını umursamayan kişilerin iddiası olabilir.

Yorumlar kapalıdır.