İşçiler neden birleşmeli?

Bugün bir bütün olarak işçi ve emekçilerin en büyük derdi geçim sıkıntısı. Bu durumun şiddetini en çok, açlık sınırının altında kalan asgari ücret gösteriyor. Patronların bizi açlık sınırının altında çalıştırmaları “yasal” olarak güvence altına alınmış durumda. Ancak tek sorun ücretler değil; aynı zamanda çalışma saatleri ve şartları, işçi sağlığı ve iş güvenliği gibi temel insani koşulların sağlanması için de mücadeleler sürüyor.

Bu süreç birçok işyerinde benzer şekilde gelişiyor. Emekçiler anayasal bir hak olarak sendikalara üye oluyorlar ve patronlar sendikaların yetkisini tanımayarak süreci yıllar sürecek mahkemelere taşıyorlar. Ardından sendikalı işçiler işten çıkarılıyor ya da çeşitli taktiklerle işçiler sendikadan istifaya zorlanarak sendikanın işyerinde sağladığı çoğunluk bozulmaya çalışılıyor.

Sürecin her anı iktidarın patronlara desteği ile şekilleniyor. Bunun en son örneği Adkotürk ve Bel Karper grevlerinde yaşananlar. Tekgıda-İş’te örgütlenen iki fabrikadaki işçiler anlaşma sağlanamaması sonucu 130 günü aşkın süredir mücadele ediyorlar. Adkotürk patronu grevi kırmak adına, grev kırıcı işçileri yasak olmasına rağmen fabrikaya sokmaya çalıştı, grevdeki işçiler ise buna izin vermek istemediler. Olay yerine gelen jandarma, yasaya uymayanın patron olmasına rağmen işçilere para cezası kesti.

Bel Karper grevinde ise iki gece üst üste grev çadırına silahlı saldırı oldu. İşçiler, kolluk kuvvetlerine durumu bildirdiler; işçilere karşı olmadık cezalar yaratan jandarma olay yerine gelmedi.

Sendika ve işçiler, devlet yetkililerin bu tutumu ve sendikanın çabalarına rağmen aracı kurumlarla yapılamayan görüşmeler sonucu Tekirdağ Valiliği ile görüşme yapmak için valilik önüne geldiklerinde ise “süpür” talimatı ile gözaltına alındılar.

Bütün bu süreç aslında bir gerçeğin göstergesi: iktidar ve patronlar bir tarafta, işçi ve emekçiler bir tarafta. Bu, işçilerin zenginliği yarattığı ve yaratılan zenginliğe patronların el koyduğu düzenin bir sonucu. Devlet ve onu yöneten iktidarın temel görevi düzenin bu şekilde devam etmesini sağlamak.

Emekçilerin en temel taleplerinin bile suç sayılmasını ve tüm güçlerin bu mücadeleleri bastırmak için kullanılmasını önümüzdeki dönemde de birçok farklı mücadelede göreceğiz. Adkotürk ve Bel Karper işçilerinin kararlılığı bu durumlara karşı neler yapmamız gerektiğini bize gösteriyor. Ancak bu saldırılar yalnızca onlara değil tüm işçi sınıfına karşı yapılmakta, karşımızdaki örgütlülüğe karşı bizim de örgütlenmemiz ve bu saldırılara dur dememiz gerekmekte.

Sorunlarımız ortak, taleplerimiz aynı… İnsanca bir yaşam için mücadelemizi birlikte sürdürmemize engel olacak hiçbir neden yok, aksine bu bir gereklilik. Karşımızdaki patron-devlet ittifakına karşı duracak tek güç, işçi ve emekçilerin birleşik mücadelesinden başka bir şey değil.

Yorumlar kapalıdır.