İşsizlik kader değil!
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’de yüzde 13,2 oranında işsizlik var. Fakat TÜİK’in güvenilirliğinin olmadığı ve bu sayının daha fazla olduğu, çeşitli sendika ve kurumlar tarafından yapılan işsizlik araştırmalarında açığa çıkıyor. Pandemi ve ekonomik kriz cenderesinde ciddi bir işsizlik ile karşı karşıyayız. Genel işsizliğin yanında, genç işsizlik ve diplomalı işsizlik ülkenin en büyük sorunlarını oluşturuyor. Bir yandan TÜİK’in, bir yandan sermaye iktidarının ve medyasının “işsizlik azaldı” propagandasına karşı gerçek hiç de öyle değil. Sokakta, çalışma hayatında ve evlerde bu gerçeklik apaçık bir sorun olarak duruyor. Her ne kadar işsizlik azalıyor algısı oluşturulmaya çalışılsa da işçi ve emekçi halkın en yakıcı sorunu işsizlik ve enflasyon olmaya devam ediyor. İşsizliği iş beğenmemeye, beceriksizliğe veya çalışmak istememeye bağlayan iktidar ve sermaye, sorunu kadermiş gibi sunmakta ve işçilere karşı işsizliği bir silah olarak kullanmakta. Bizzat Erdoğan, “Her mezun iş bulacak diye bir kaide yok” diyerek işsizliği olağan göstermekte. Bu yüzden biz işçi ve emekçilerin işsizlik ile mücadelesi aynı zamanda sermaye ve onun kurduğu düzene karşı bir mücadele olmalıdır.
Bütün işler çalışabilir nüfus arasında bölüştürülerek, ücretlerde kesintilere gidilmeden kurulacak ek vardiyalar ile birlikte işsizlik önemli derecede azaltılabilir; hatta işçi ve emekçi iktidarında işsizlik temelden çözüme kavuşturulabilir. İşsizlik sermaye düzeninde kalıcı bir sorundur. Emeğin toplumsal planlamasında ise bu sorun kader olmaktan rahatlıkla çıkabilir. Sorunun çözümü varken sermayenin kâr hırsı yüzünden milyonlarca insan işsizlik cenderesine sıkışıp kalıyor. Özellikle pandemi koşullarında yoğun işten çıkarma dalgası ile karşı karşıya kaldık. Kod-29 (Kod-46) ile patronlar kıdem ve ihbar tazminatını vermeden yüz binlerce işçiyi işsizliğe mahkûm etti. Pandemiye rağmen işçiler mücadeleden geri kalmayarak bu hukuksuzluklara karşı sendikalı veya sendikasız mücadele etmeye çalışıyor. En ufak bir hak aramaya karşı patronlar Kod-29 gibi uygulamaları işçilerin mücadelesini kırmak için bir koz olarak kullanıyor.
Milyonlarca işsiz, işçilerin rakibi değil kardeşidir. Bu gerçekten hareketle mücadelelerimizi birleştirerek kitleselliğe ulaşmamız gerekiyor. Geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 26,7; pandeminin ilk bir yılında istihdam 975 bin kişi azaldı. Bu rakamlar bile tek başına sorunun büyüklüğünü, işsizliğin işçi ve emekçi halkın önemli bir gündemi ve mücadele konusu olduğunu gösteriyor.
Sendikasız, güvencesiz çalışma koşullarında her işçi hayatının belirli bir döneminde işsiz kalıyor. Bu durumu kader olmaktan çıkaracak olan bizim mücadelemizdir. İşçi, işsiz sınıfın bütün bölüklerini bir araya getirecek birleşik ve kitlesel bir mücadeleye ihtiyacımız var. Bu çalışma koşullarını ve güvencesizliği ortadan kaldırmak, işçi sınıfının kendi mücadelesinden geçmektedir.
Yorumlar kapalıdır.