Henüz son sözler söylenmedi: Erkek şiddetine karşı mücadeleyi yükseltelim!

25 Kasım, kadına yönelik şiddetle mücadele günü. Yaklaşık 60 yıl önce, Mirabel kardeşler Dominik Cumhuriyeti’ndeki diktatörlük rejimine karşı isyan ettikleri ve toplumda kadınlara biçilen rolü kırmak istedikleri için öldürüldüler. Tarihimiz; dünyanın farklı yerlerinden kadınların daha eşit, daha özgür yaşamak, hayatlarına sahip çıkmak için birlikte dayanışma içinde verdikleri mücadelenin tarihi. Onların mücadelesi bugün hâlâ mücadelemize güç katıyor ve 25 Kasım günü erkek şiddetine, cinsiyete ve cinsel yönelime dayalı her türlü ayrımcılık ve baskıya karşı mücadelemizin sembol günlerinden biri.

Bu yıl 25 Kasım’a yine pandemi ve derinleştirdiği ekonomik krizin etkisinde gidiyoruz. Pandemiyle beraber artan güvencesizlik, yoksulluk; yaşamın her alanında karşı karşıya kaldığımız eşitsizlik ve ayrımcılığı daha da artırdı. İşsizlik ve istihdam kaybı en çok bizleri etkiledi. DİSK-AR’ın 2021 2. Çeyrek verilerine göre geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 32,4 oldu ve bu oran genç kadınlarda yüzde 55’e çıkıyor. İşsizlik, güvencesizlik, yoksullukla açığa çıkan ekonomik şiddet, kadınları zaten çok yaygın olan erkek şiddeti karşısında da daha savunmasız kıldı. Kadına yönelik erkek şiddeti, bunun karşısındaki cezasızlık politikaları, hak gaspları, kadın işsizliği ve yoksulluğu bir arada toplumsal yıkımın kadınlara etkilerini dayanılmaz boyutlara ulaştırdı. Bu yıkımın karşısında en güvendiğimiz şeye, dayanışmaya ve mücadeleye tutunmamız gerektiğini biliyoruz!

Tek Adam rejimi can havliyle tüm haklarımıza saldırıyor!

Gitgide güçsüzleşen, meşruiyetini yitiren ve toplumsal muhalefetçe sıkıştırılan Tek Adam rejimi önümüze yeni saldırı paketleri koymaya devam ediyor. Önce, uzun süredir denediği, çocuk istismarını evlilikle aklayan yasa tasarısını yeniden gündeme getirdi. Ardından, cinsel istismarcının cezalandırılabilmesi için somut delil aranması şartını yasalaştırdı. Şimdi 5. Yargı Paketi’yle yeniden boşanma komisyonlarını önümüze getiriyor. Kadın ve aileyi koruma alt programlarının bütçe içindeki yeri yüzde 1,2; çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı göreve çağrılmış vaziyette. İktidarı boyunca eğitimden sağlığa, sosyal hizmetlerden boşanmayı zorlaştıran yasalara, tüm düzenlemelerde muhafazakâr aile yapısı inşa edilerek kadınların yaşamlarının zapturapt altına alınması hedeflendi. Benzer biçimde LGBTİ+lar nefret söylemleriyle hedef gösterildi, mücadele eden kesimler kriminalize edildi. Rejim, yitirdiği yönetme kabiliyetini dinci, milliyetçi, cemaatçi ittifaklarla tesis etmeye çalışırken; kadınların öfkesini kapitalizm ve ataerki kıskacına alarak bastırmaya çalıştı, çalışıyor.

Millet İttifakı’nın başını çektiği düzen muhalefeti ise saldırı paketlerine ciddi bir tepki göstermiyor, 2023 seçim ittifaklarının bozulmaması için hak gasplarını sessizce geçiştiriyor; kadınların taleplerini bir iktidar vaadi olarak kullanıyor. Oysa kadınların toplumsal ihtiyaçlarını kendi belediyelerinde bile ikinci plana atıyorlar. Her il ve ilçeye yeterli sayıda sığınak, kadın danışma/dayanışma merkezi ve tecavüz kriz merkezleri açılmalı! Kreşler ve yaşlı bakım merkezleri artırılmalı!

İstanbul Sözleşmesi kampanyası sürecinde bir kez daha gördük ki, haklarımızın tek garantisi kadın mücadelesidir. İktidarın, İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çekme kararına karşı sözleşmenin korunması ve uygulanması için seferber olduk. Sonucu değiştiremedik ama kadın hareketi olarak bu mücadeleden kenetlenerek, güçlenerek çıktık. Dayanışmamızı daha da yaygınlaştırmaya, bu mücadeleyi daha da büyütmeye devam edeceğiz. Ki yine o dayanışmamız ve kararlılığımız sayesinde Şule Çet ve Merve Kotan’ın katilleri cezalandırıldı. Bu ülkede kadınların ölmeden, öldürülmeden önce seslerini duymak, cinayete varmadan erkek şiddetine engel olmak yüzde yüz mümkünken, bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok! 6284 sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un etkin uygulanması ve İstanbul Sözleşmesi’nin kadın ve LGBTİ+lara dönük sunduğu kazanımlara sahip çıkmak için mücadeleye devam edeceğiz!

Erkek ve devlet şiddetine, homofobi ve transfobiye, göçmen karşıtı politikalara ve kapitalist hükümetlere karşı mücadelemiz; işyerlerimizde, evlerimizde, üniversitelerimizde, sokaklarda, patriyarka ve kapitalizmin elbirliğiyle bizleri tahakküm altına almaya çalıştığı her yerde devam edecek! Onların haklarımızı ve hayatlarımızı hiçe saymasını kabul etmeyecek, mücadelemizi birlikte yükselteceğiz!

İllüstrasyon: Hanna Barczyk

Yorumlar kapalıdır.