Sokak emekçi halkındır!

Süleyman Demirel, 1970’lerde başbakanlığı sırasındaki büyük emekçi mücadeleleri döneminde “Sokaklar yürüyerek aşınmaz” demişti. Bir anlamda sokak protestolarından çekinmediğini belirtmiş, hatta “Siz istediğiniz kadar yürüyün, ben bildiğimi yaparım” demeye getirmişti.

Bugünkü Cumhurbaşkanı ise, “Sokağa çıkarsanız kaçtığınız yere kovalarız” diye tehditte bulunuyor. Ne tuhaf! Dönemin emekçi düşmanı Demirel bile bugün Tayyip Erdoğan’ın yanında demokrat, yasalara saygılı biri gibi görülür oldu.

Öyle ki, Erdoğan işi sanatçıların “dilini koparmaya” kadar vardırdı. İçişleri Bakanı Soylu da polislere “bacaklarını kırın” talimatları veriyor.

Yarın öbür gün, hırsızların ellerini kesin, günahkârların kellesini uçurun gibisinden fetvalar duyarsak neredeyse şaşırmayacağız. Zira rejim istediğini dilediği an hırsız, günahkâr vb. diye yaftalayabiliyor.

İktidarın amacı

Cumhur İttifakı’nın seçmen kitlesinin her geçen gün erimesi, liderlerini telaşa düşürüyor. Muhtemel seçimlerde iktidarı kaybetmeleri onları müthiş derecede tedirgin ediyor. Yönetimden uzaklaşmaları durumunda, kendilerinin, ailelerinin, yandaşlarının, kısaca Saray’ın etrafında kümelenmiş yağmacı tefecilerin, silah tacirlerinin, inşaat baronlarının, enerji patronlarının (kısacası oligarşinin) kaybedeceği o kadar çok şey var ki…

Üstüne üstlük bir de yolsuzluklar ve yasadışı uygulamalar nedeniyle yargılanma tehdidiyle karşı karşıya kalabilecekler.

Onun için korku salmaya, kitlelere “Oturun oturduğunuz yerde, sakın ha şikâyetlerinizi sokağa dökmeye kalkmayın” mesajı vermek istiyorlar. Emekçiler şikâyetlerini ve taleplerini birbirlerine duyurmazlarsa, toplu bir biçimde ve görünür mecralarda dile getirmezlerse, seçimleri kazanabileceklerini düşünüyorlar.

Ya muhalefet?

Millet İttifakı liderlerinin buna cevabı ise, “Biz zaten kimseyi sokağa çağırmıyoruz” oldu. Son derece yanlış bir cevap. Zira, on yıllar boyunca verilen mücadeleler sonucunda elde edilmiş demokratik haklardan feragat etmek anlamına geliyor.

Zira emekçi halkın, sokak dahil istediği yerde ve istediği zaman protesto etkinliği düzenleyebilmesi en demokratik ve anayasal hakkı. Millet İttifakı’nın yanı sıra tüm demokratik kuruluşların bu hakkı savunması ve gerekli sokak protestolarını, mitingleri, yürüyüşleri düzenlemesi gerekirdi. Hâlâ da gerekiyor.

İktidar emekçiye sokakları yasaklarken, rejim taraftarları uyduruk gerekçelerle sanatçıların evleri önünde gösteriler düzenleyebiliyor, muhalif gazetecileri sokak ortasında dövebiliyorlar. Bunlar iktidardan yakınmakla önlenemez. Demokrasi gövdesini sokakta da gösterebilmeli.

Nasıl?

Zorba bir otoriter rejimin, Anayasa mahkemesini kapatmayı önermeye kadar vardıracak şekilde tüm demokratik organları ve özgürlükleri ezip emekçilere sopa sallayan bir iktidarın tehditlerini lafla eleştirmek yetmeyecektir.

Asıl yanıt, tüm emekçilerin bütün örgütleriyle birlikte (sendikalar, partiler, demokratik kitle örgütleri vb.) tüm taleplerini ve protestolarını istedikleri yerde kitlesel olarak dile getirmeleri olacaktır.

Toplanma, örgütlenme ve protesto gibi demokratik haklar kullanılmadığı sürece kâğıt üzerinde kalır. Ve maalesef bir süre sonra kitaplardan da silinir. Rejimin bu planını bozmalıyız.

Yorumlar kapalıdır.