Kürtlerin payına düşen baskı ve yükselen mücadele

AKP-MHP ittifakı, bilindiği gibi, kendini Kürt düşmanlığı ve baskıcı uygulamaları yaygınlaştırma üzerine kurmuş durumda. Bu uygulamalar yalnızca örgütlü Kürt siyasetini değil, her türlü sivili, kadınları ve çocukları hedef alıyor. Özellikle iktidarın ömrünü uzatmak adına devreye soktuğu antidemokratik ve güvenlikçi uygulamalar nedeniyle temel hak ve özgürlükler hiçe sayılmakta. Bunlara itiraz eden örgütlü kesimler kriminalize edilerek, siyaset yapma hakkı işlevsiz hale getiriliyor.

“Olağan” güvenlik uygulamaları süregiden herhangi bir savaş veya çatışma durumu olmamasına rağmen sivillerin yaşamına mal oluyor. Geçtiğimiz günlerde, Urfa’da çobanlık yapan 16 yaşındaki Muharrem Aksem adlı çocuk, polislerin atış talimi yaptığı yerin yakınında hayatını kaybetti. Nasıl öldüğü, kim tarafından hedef aldığı bilinmiyor! Kuralsızlık ve keyfiyet yoksulların, Kürtlerin, kadınların, kısacası tüm ezilen kesimlerin yaşam hakkının önünde geliyor.

Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nin açıkladığı raporda son 11 yılda sadece zırhlı araç çarpması sonucu 27 çocuk yaralanırken, 21 çocuğun da yaşamını yitirdiği belirtiliyor. Bölgedeki zırhlı araç çarpmaları sonucu yaşanan ölümlere dair İHD Diyarbakır Şubesi, faillerin delillere rağmen korunduğunu belirterek cezasızlık politikasına dikkat çekiyor. Bir yıl arayla hem babasını hem de çocuğunu zırhlı araç çarpması sonucu kaybeden Ahmet Tektekin ise polisin sanki suç işlememiş gibi yargılandığını ifade ediyor. Bu ülkede yaşam hakkı için adalet pek çok kesim için rejime karşı temel mücadele alanlarından biri.

Tüm bu ayrımcı ve hukuksuz uygulamaları protesto eden, kadın cinayetlerine ve eşitsizliğe karşı sendikal mücadele veren kadın örgütlerinden ve sendikalardan kadınlar 8 Mart’a katıldıkları, İstanbul Sözleşmesi’ni savundukları için yargılanıyor. Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında polis operasyonlarıyla aralarında siyasetçi ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin de bulunduğu 23 kadın gözaltına alındı ve bu operasyonların sonucunda 11 kadın tutuklandı. İktidar gözaltı ve tutuklamalar yoluyla muhalif kesimleri sindirmeyi hedeflediğinden bu politikayı sistematik olarak uyguluyor. Benzer şekilde, 2022 Newroz’u da bunun en büyük göstergelerinden biri oldu. Diyarbakır’da eyleme katılımın zorlaştırılması ve gözaltılara ek olarak, Newroz sonrasında aralarında 73 çocuğun da olduğu 333 kişi gözaltına alındı, gözaltına alınan çocuklar kötü muameleye maruz kaldı. İstanbul Newroz’unda ise 83 kişi gözaltına alındı.

Tüm bu haksızlıklara, Kürt siyasi hareketine dönük hukuksuz ve antidemokratik uygulamalara derhal son verilmelidir. Tutuklu kesimler serbest bırakılmalı; siyaset yapma önündeki engeller kaldırılmalıdır. Keyfiyet ve kuralsızlığın nedeni olan kesimler etkin bir biçimde yargılanmalı, insan haklarını ortadan kaldıran baskıcı uygulamalar durdurulmalıdır. Tüm bu hakların garantisi kitlelerin mücadelesidir. Tek Adam rejiminin gücünü yitirdiği, antidemokratik ve emek düşmanı politikalarını artırdığı süreçte Kürt halkının mücadelesinin bu ülkedeki işçi ve emekçilerin ekmek, barış, adalet ve demokrasi mücadelesi ile ortaklaşması elzemdir. Tüm bu mücadelelerin birlikteliği ve temel talepleri etrafında örülecek bir ittifak, Tek Adam rejimini hedef alacak yegâne unsur olacaktır.

Yorumlar kapalıdır.