Tarihte bu ay | 12 Haziran 2016: Orlando Katliamı

Bundan altı yıl önce Onur Haftası sırasında, 12 Haziran 2016 Pazar gecesi Orlando’da LGBTİ+ların sıklıkla gittikleri bir gece kulübü olan Pulse’a giren bir saldırgan, insanların üzerine rastgele ateş açarak 49 kişiyi öldürdü, 53 kişiyi ise yaraladı. Bu, ABD’de LGBTİ+lara yönelik şiddetin tarihindeki en ölümcül saldırıydı. Medya ve burjuva politikacılar bu saldırının LGBTİ+lara karşı bir nefret suçu değil, Amerikan halkına karşı “radikal İslamcı” bir saldırı olduğunu söylediler. Ancak bu doğru değildi.

Saldırı mekânı olarak Pulse’ın seçilmiş olması bir tesadüf değildi. Homofobi ve transfobi nedeniyle ailelerinin yanından ve evlerinden kovulan ve sokaklarda güvenliği olmayan Orlandolu LGBTİ+lar için bu kulüp bir ev hizmeti görüyordu. Stonewall Ayaklanması’nın ismini, başladığı Stonewall Barı’ndan alması gibi, Orlando LGBTİ+ hareketi için de Pulse bir merkez görevi görüyordu.

Saldırgan Omar Mateen göçmen değil ABD vatandaşıydı. 2007’den beri G4S şirketinde güvenlik görevlisi olarak çalışıyordu ve aile içi şiddet geçmişi bulunuyordu. Omar Mateen, ABD emperyalizminin militarizminin, patriyarkanın ve homofobinin “bebekten katil yaratan” bir ürünüydü.

LGBTİ+ örgütleri hükümet ve sağcı oluşumlar tarafından hedef gösterilen göçmenleri düşmanlaştırmayı reddetti ve homofobi, transfobi, ırkçılık ve bunları yaşatan kurumlarla mücadele çağrısında bulundu. Trump’ın homofobik, transfobik ve ırkçı söylemlerine ve aynı zamanda ABD emperyalizminin işgalci ve saldırgan dış politikasına karşı birleşilmesi gerektiği ilan edildi.

Türkiye’de yıllardır rejim tarafından Onur Haftası’na yönelik olarak gerçekleştirilen baskılar ve saldırılar, LGBTİ+ların üniversitelerde ve sokaklarda örgütlenmesinin önüne geçilmek istenmesi ve homofobi ile transfobinin rejim tarafından teşvik edildiği düşünüldüğünde; Orlando Katliamı’nın yıldönümünde, bu tip cinayetlerin toplumsal koşullarını ve gerici zeminini hazırlayan sorumlulara, yani öncelikle kapitalizm ile patriyarkaya ve daha sonra da kapitalist hükümetlere, Vatikan’a ve bütün dini kurumlara dikkat çekmek önem kazanıyor.

Bu nedenle, dünya partimiz İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal’in de Orlando deklarasyonunda ifade ettiği üzere, “LGBTİ+ topluluğun eşit haklar mücadelesinin, kapitalist-emperyalist sisteme son verme ve baskılardan arındırılmış, sosyalist bir dünyaya ulaşma yolunda, bütün baskı ve sömürü biçimlerine karşı mücadele programının parçası olması gerektiğine inanıyoruz.”

Yorumlar kapalıdır.