Geçmişten günümüze gelen bir sorun: “çocuk işçiliği”
Bugün Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü. Kapitalist sistemle daima iç içe geçmiş olan ve bir ucuz emek sömürüsü yöntemi olarak kullanılan çocuk işçiliğine ilişkin bir farkındalık yaratmak için Birleşmiş Milletler tarafından 2002 yılında dünya çapında Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü olarak ilan edildi. Peki nedir bu çocuk işçiliği? ILO’ya göre çocuk işçiliği; çocukların, çocukluklarını yaşamaktan alıkoyan, potansiyellerini ve saygınlıklarını eksilten, fiziksel ve zihinsel gelişimlerine zarar verici işlerde istihdam edilmesi olarak ifade edilmektedir. Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) çocuk işçiliğini, “çocuğun yaşına ve işin türüne bağlı olarak, minimum çalışma saatini aşan ve çocuğa zararlı olan iş” olarak tanımlamaktadır.
Ekonomik kriz, eğitim sistemindeki belirsizlikler ve aile içinde her geçen gün artan yetişkin işsizliği çocuk işçiliğinin yaşını düşürmüştür.
Çocuk işçiliği bir insan hakları ihlalidir!
Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre 18 yaşına kadar her birey çocuktur. Sözleşmeye göre çocukların eğitim, oyun, barınma ve sağlık gibi hakları vardır. Ancak çocuk işçi sayısındaki artıştan ve çocukların çalıştırılmalarından dolayı çocuk işçiler bu haklardan yararlanamamakta.
Emek sömürüsünün en sert biçimi olarak karşımıza çıkan çocuk işçiliğinin sonucunda çocuklar birçok hak ihlaline maruz kalmakta, ihmal ve istismar edilmekte.
Çocuk işçiliğinin sebepleri yoksulluk, göç, eğitim ve yetişkin işsizliğidir. Ancak pandemiyle birlikte de çocuk işçiliğinde bir artış gözlemlenmiştir.
Çocuk işçiliği; çocukların zihinsel, sosyal, fiziksel ve psikolojik gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Çalışma koşulları, çocuk işçilerin okula gitmelerine, akranlarıyla vakit geçirmelerine, oyun oynamalarına ve boş zamanlarını değerlendirmelerine engel olmaktadır.
Dünyada 152 milyon çocuk işçi var ve bu çocukların 73 milyonu tehlikeli işlerde çalışmakta. Türkiye’de ise tablo oldukça kötü durumda ve 2 milyondan fazla çocuk işçi mevcut. Türkiye’de TÜİK verilerine göre çocuk işçi sayısı 5-17 yaş grubu için 2019 yılında 720 bin olarak açıklandı.
ILO tarafından hazırlanan “Çocuk İşçiliği 2020 Küresel Tahminler, Eğilimler ve Önümüzdeki Yol” raporunda dünyada çocuk işçiliğinin 2020 yılında arttığı gözlemleniyor. Rapora göre dünya genelinde çocuk işçilerin sayısı 160 milyona yükseldi.
Anayasanın 50. maddesinde, “Kimse yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz; küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar, ücretli haftasonu ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir” ifadesi yer alıyor. İş Kanunu’nun 71. ve 85. maddelerinde 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılmasının yasak olduğu belirtiliyor.
Geçmişten günümüze gelen bir sorun
Çocuk işçiliği sadece bugün yaşanan bir sorun değil. Geçmişten günümüze devam ediyor. Çocuklar sanayide, tarlada, madenlerde ve hizmet sektöründe çalıştırılmakta. Özellikle pandemiyle birlikte artan yetişkin işsizliğinin sonucunda çocuk işçiliğinde bir artış görülmekte. Çocuk işçiliği ile birlikte çocuk yoksulluğunu da konuşur duruma geldik. Çocuklar en temel hakları olan eğitim ve oyun haklarından yararlanamazken aynı zamanda yoğun çalışma saatleri sonucu yeterli beslenememelerinden dolayı fiziksel olarak da gelişim gösterememekteler. Artan zamlar, hayat pahalılığı ve ekonomik kriz sonucunda yaşanan çocuk yoksulluğuna karşı acil önlemler gerekiyor. 2018 yılının hükümet tarafından Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Yılı ilan edilmesine rağmen çocuk işçiliğinin azaltılması yönünde bir adım atılmadı.
4+4+4 eğitim sistemine geçiş ile çocuk işçiliğinde bir artış gözlemlendi. Çocuk işçiliğine yönelik çözüm üretecek herhangi bir politika olmadığından milyonlarca çocuk kayıtdışı çalıştırılmakta. Kapitalist sistem içerisinde çocuk, üretim süreci içerisinde işçileşmekte, sermaye sınıfı için kâr, ucuz işgücü olarak görülmekte. Çocuk işçiliği daha çok çalışma, ucuz işgücü demektir. Çocuklar çalışırken bir taraftan sömürülmekte, bir taraftan da açık bir istismar alanı haline getirilmekteler. Birçok merdiven altı atölyelerde uzun ve yoğun çalışma saatlerine maruz bırakılan çocuklar patronlar tarafından da şiddete uğramakta ve iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirmekteler. İSİG raporlarına göre çocuk iş cinayetlerinde 14 yaş ve altında ölüm 169 iken, 15-17 yaş arası ölüm sayısı 344 oldu.
Yoğun bir emek sömürüsüne maruz kalan, korunmasız ve güvencesiz ortamlarda çalıştırılan işçi çocukların korunmalarına dönük düzenlemeler için tüm emek örgütleri seferber olmalıdır. Çocukların yaşam haklarının korunması, eğitim haklarından yararlanmaları sağlanmalıdır. Çocuk işçiliğini yaratan, yaşadığımız bu sermaye sistemidir. Çocuk işçiliğinin önlenmesi için mücadele eden biz devrimci Marksistlerin en temel talebi “çocuk işçiliği yasaklanmalı” ve “18 yaşın altındaki hiçbir çocuk çalıştırılmamalı” olmalıdır.
Yorumlar kapalıdır.