Ne yamalı bohça bir anayasa, ne de kâğıt üzerinde kalan tek bir hak!

İktidardakiler var olan yasaları tam uygulamayı geçti, bir kez daha yeni anayasa tartışmalarını başlattılar. CHP başörtülü kadınlar üzerinden oy kazanma kaygılarıyla başörtüsü özgürlüğünü yasal teminat altına almak adına yeni bir anayasa teklifi getirdi. Din ve vicdan hürriyetini düzenleyen 24. maddeye, “Kadınların başlarının açık veya örtülü olması (…) eğitim öğretim hakkına ve çalışma hakkına engel olamaz” hükmünü eklemeyi öneriyor. Erkek egemen siyasetin hiçbir aşamasına bizi dahil etmeden yazdığı yasalara, tamamen oy kaygısıyla yaptığı siyasi hamlelere karnımız tok. Başörtülü kadınların eğitim ve çalışma haklarını seçim malzemesi haline getiren anlayışı kabul etmiyoruz. Anayasa değişecekse onu yazacak olanlar bizleriz. İran’da başörtüsünü çıkarmak isteyen kadınlarla, başörtüsü takan kadınların haklarının yegâne garantisi erkek egemen kapitalizme karşı birlikte vereceğimiz ortak mücadelemizdir.

İktidar ise aynı kaygılarla kendi tabanına lgbti+ karşıtlığını bir kez daha gösterme derdinde. Ailenin Korunması başlıklı 41. maddedeki aile tanımına “kadın” ve “erkek” ifadesinin ekleneceğini söylüyor. Daha da kötüsü “aile kadın ve erkeğin birlikteliğinden oluşan birimdir” gibi önerilerle resmi nikahın aile kurmak için zorunlu olmaktan çıkması gibi Medeni Kanun’un bazı kazanımlarına da göz dikiyor. Nihayetinde geleneksel cinsiyet rollerini pekiştirerek, cinsiyetçi uygulama ve söylemlerin dozunu artırarak kadınların ve lgbti+ların haklarını ortadan kaldırmaya çalışıyor. Çünkü Tek Adam rejimi için, ekonomik kriz koşullarında kadınlara ev içi emek köleliğini, ömür boyu bakıcılığı, şiddeti ve baskıyı reva gören bugünkü aile düzenini korumak her zamankinden daha gerekli.

Bizlerse bu tartışmaya esastan karşı çıkıyoruz. Zira anayasada bu tartışmalarla yapılacak her tadil tahkime çıkıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çeken, erkek şiddetini cezalandırmayan bir iktidardan ancak ve ancak mevcut yasaları tam uygulamasını bekleyebiliriz.

Bu yıl 25 Kasım’da eşit ve özgür bir düzen istiyoruz!

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Yalnızca kadınlara yönelik değil, lgbti+lara da… Erkek egemen sistemin koruyup kolladığı şiddetin her türüne ama en çok da cezasızlık politikalarına karşı öfkenin her dilde dile geldiği bir gün… Uygulanmayan yasalar, alınmayan önlemler, artan yoksulluk bizleri kıskaca alıyor. Buna rağmen, maruz bırakıldığımız şiddete ne İran’da ne Afganistan’da ne de Türkiye’de boyun eğiyoruz. Bu yıl da 25 Kasım’da gerçek adalet için; erkek ve devlet şiddetine, homofobi ve transfobiye, göçmen karşıtı politikalara karşı sokakları terk etmiyoruz!

Bu 25 Kasım’da her zamankinden de güçlü haykırıyoruz: Önce kadınları, lgbti+ları şiddetten koru, şiddetin ortaya çıkmasını önleyici tedbirler geliştir, şiddet mağdurlarını destekleyecek mekanizmaları işlet ve şiddet uygulayanları cezalandır! İktidar olarak bununla yükümlüsün, bundan sorumlusun!

İstanbul Sözleşmesi bizimdir! Kadın ve lgbti+ cinayetleri nitelikli hal sayılsın! Dünyanın dört bir yanındaki kapitalist hükümetlerin kriz faturalarını biz ödemeyeceğiz! Ülkenin kaderini değiştirecek olan oylarımız değil, mücadelemizdir. Patronlara değil, erkek şiddetiyle mücadeleye bütçe! Tüm haklarımızı söke söke almak için 25 Kasım’da kadın ve lgbti+ların eşitlik ve özgürlük mücadelesini yükseltelim!

Yorumlar kapalıdır.