Sinan Ateş suikastı ve Cumhur İttifakı’nın ahengi
Kimi İslami düşünürler, yeryüzünün ahenginin devlet ve onun lideri tarafından temsil edilmesi gerektiğini vurgular. Tek Adam rejiminin bir iddiası da bu.
Oysa yeryüzü ahenkten çok çelişkiler ve değişimler ile anlaşılabilir. Bugün kimi bilim insanları dünya aynı şekilde dönmeye devam ederken dünyanın çekirdeğinin dönüşünde bir değişiklik olduğunu düşünüyor. Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesi doğa yasaları üzerindeki tartışmaların Cumhur İttifakı için de geçerli olabileceğini gösterir nitelikte. Görüyoruz ki Cumhur İttifakı tek yürek olmadığı gibi ahenkli de değil. Bu cinayetin anatomisinde mafya, suçluyu koruyan bürokratlar, devlet organları ve suç örgütlerinin çelişkili çıkarlarını görebiliyoruz.
Suikasta Sinan Ateş ile torbacı gruplar arasında yaşanan bir gerilim süsü vermenin hedeflendiği anlaşılabiliyor. Ancak cinayetin ardından suikastı düzenleyenlerin beklentilerinin aksine dosyanın eşelenmesi ve tutuklamalar başka çatlaklara işaret ediyor.
İçişleri Bakanlığı sessizliğe gömülmüşken soruşturmayı derinleştiren savcının ani izne çıkışı gibi “garip” gelişmelere dair de Adalet Bakanlığı bir açıklama yapmıyor. Suikastçının sabıkalı Erol Özyağcı olduğu, planlayanın ise 62 yıl hapis cezalısı bir firari, Doğukan Çep olduğu ve işin MHP Mersin milletvekili Olcay Kılavuz’dan Ülkü Ocakları ve başka mafyatik örgütlerin yanında bürokratlara kadar uzandığı iddiaları var. Sonuç olarak eli kanlı çetelerin MHP ve devlet bürokrasisi tarafından korunduğu gözler önünde. Peki, suikastın kolayca örtbas edilememesi nasıl açıklanabilir? İttifakın çekirdeğinde yer alan Erdoğan’ın çekirdeğin dönüşünü değiştirerek öne çıkmaya çalışan ve merkezkaçta kalan Soylu, MHP vb. herkesi bu vesile ile çeperinde tutmaya çalışmasıyla. Zira soruşturmanın Saray’dan bağımsız ilerlemesi imkânsız.
Olan bitenin MHP’de binlerce istifaya sebep olduğu söyleniyor. İşçilere, kadınlara, doğaya, lgbti+lara, diğer ezilen ve sömürülen kesimlere yönelik tüm saldırıların hızla gerçekleşmesinin faili olan Tek Adam rejimi, aslında çıkarı faklı alanlarda olan ve açıkça yozlaşmış ve suça bulaşmış aygıtlardan oluşuyor. Birileri cinayeti bir koz olarak kullanmaya çalışırken, muhalefet de her şeyi bildiğini söylemesine rağmen süreci lehine çevirmeye çalışmaktan öteye gitmiyor.
Suikastta rol alan kişilerin adilce yargılanması bu düzen içerisinde bir hayal. Azıcık bilgi ile hepimiz “kral çıplak” diye bağırabilirken soruşturma sonuna kadar ilerletilmiyor. Öte yandan CHP, İYİP ve diğer düzen partileri de MHP’den kopuşları kendilerine çekmenin peşindeler.
Mafya-devlet-AKP-MHP adına kurulan suç ilişkileri ve yüksek enflasyon, işsizlik, keyfiyet… Bize reva görülen düzen işte bu. Her iki kanat da cinayetin anatomisi etrafında devlet kaynaklarını nasıl paylaşacakları, suça bulaşmış kimseleri taraflarına nasıl çekecekleri telaşına kapılmış durumda. Bir kez daha insan onuruna yaraşır koşulları işçi emekçilerden başka hiçbir ittifakın kuramayacağını görmüş oluyoruz. Cinayet, Türkiye kapitalizminin birikim metodu dahilinde suç örgütlerinin devletle iç içe geçtiğini gösteriyor.
Fail belli. Ortadaki akılcı tek dedektif, adaletin tek savunucusu ve adil bir geleceğin tek inşacısı ise işçi sınıfı örgütleri olmayı sürdürüyor.
Yorumlar kapalıdır.