HDP’nin kapatılma olasılığı ve adaylık hazırlığı
Seçimlerin 14 Mayıs’ta gerçekleşeceği Erdoğan tarafından duyurulurken, kilit parti konumundaki HDP’ye dönük baskılar da hız kazanıyor. HDP’nin hazine yardımlarının bloke edilmesinin ardından, HDP yönetiminin kapatma davasının seçim sonrasına bırakılmasına dönük başvurusu da Anayasa Mahkemesi tarafından reddedildi. Cumhur İttifakı’nın seçim planlarında HDP’nin seçimlerden önce kapatılmasının öncelikli başlıklardan biri olduğu böylelikle tamamen açıklığa kavuştu.
Saray yönetimi bir yandan “seçim rüşveti” niteliğinde birtakım ekonomik hamlelerle kaybettiği oyları kazanmaya çalışırken, diğer yandan da başta HDP olmak üzere muhalefetin tüm kesimlerine dönük baskı, korkutma ve yıldırma politikalarını derinleştiriyor. Erdoğan iktidarı, Kürt oylarının bir kısmını yeniden kazanamazsa veya en azından tarafsızlaştıramazsa seçimleri kazanamayacağının farkında. Bu nedenle HDP’nin kapatılmasıyla HDP seçmeninin bir kısmının sandığa gitmesinin önlenebileceğini umuyor. Dolayısıyla, HDP’nin kapatılmasının engellenmesine dönük en geniş kitle seferberliğinin ve dayanışmanın örülmesi, bu dönemin en hayati siyasi görevlerinden birisine dönüşmüş durumda.
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçim politikası
HDP ile birlikte aralarında TİP ve EMEP’in de olduğu altı siyasi oluşum tarafından eylülde kuruluşu ilan edilen Emek ve Özgürlük İttifakı (EÖİ), Cumhur ve Millet İttifakları dışında gerçek bir siyasi alternatif olmak ve yalnızca seçim işbirliğiyle sınırlı kalmayan, birleşik bir mücadele zemini inşa etmek gibi güçlü iddialarla yola çıkmıştı. Bununla birlikte, 15 Ocak’ta düzenlenen miting dışında EÖİ, mücadeleyi sokağa taşımak yönünde herhangi bir ortak girişimi hayata geçirmedi. Dahası, gerek Cumhurbaşkanlığı gerekse de parlamento seçimlerinde nasıl bir politika izleyeceği halen belirsizliğini koruyor.
İşçi Demokrasisi Partisi seçim tartışmalarının başından itibaren HDP’nin ve sosyalist hareketin hem cumhurbaşkanlığı hem de parlamento seçimlerinde kendi bağımsız adaylarını göstermesi ve ortak seçim kampanyasının ekonomik ve siyasi alana ilişkin acil talepler ekseninde bir mücadele planıyla birlikte örülmesi gerektiğini savundu. Gazete Nisan’ın sayılarında bu politika uzunca bir zamandır ayrıntılı olarak işlendi. Ne var ki, EÖİ bileşenleri cumhurbaşkanlığı seçimleri için Altılı Masa’ya açık çek vererek kendi bağımsız iradesini ortaya koymaktan ısrarla imtina etti. EÖİ’nin 5 Ocak’ta yaptığı toplantıda da “muhalefetin ortak adayı” politikasının devam ettirileceği belirtildi. Ancak bu toplantıdan bir gün sonra HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, HDP’nin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendi adayını göstereceğini duyurdu. HDP kendi adayını göstereceğini ilan etmekle birlikte, Altılı Masa’yla “ortak aday” için görüşmelere hazır olduğunu da yeniden vurguladı.
Sonuç olarak, EÖİ’nin cumhurbaşkanlığı için kendi adayını çıkarması veya Altılı Masa’nın adayını desteklemesi mevcut tablo içerisinde eşit ölçüde ihtimal dahilinde. Asıl mesele ise EÖİ bileşenlerinin siyasi ufkunun “Millet İttifakı yönetimi altında güçlü bir muhalefet olma” sınırlarının ötesine geçmemesinde yatıyor. Oysaki mevcut yıkım tablosu içerisinde, Saray rejiminden ve kapitalizmden kopuş, iç içe geçmiş güncel ve stratejik bir görev olarak önümüzde durmayı sürdürüyor.
Yorumlar kapalıdır.