Tarihte bu ay: “Kobani Olayları” 10 yaşında

6-8 Ekim 2024, emekçi Kürt halkının hem IŞİD’in (Irak Şam İslam Devleti) askeri saldırılarına hem de AKP hükümetinin bu saldırılar karşısındaki Kürt düşmanı tutumuna karşı kitlesel bir biçimde seferber olmasının 10. yıldönümü. Eylül-Ekim 2014’te IŞİD’in, Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) kontrolündeki şehirlere yönelik başlattığı saldırı, Kürt halkı tarafından bir direniş dalgasıyla, AKP hükümeti tarafından ise sonuçsuz kalacak olan umutlarla karşılanmıştı.

Kobani Olayları başlarken IŞİD yaklaşık olarak 350 Kürt ve Arap köyünü ele geçirmiş, 150 bini aşkın Kobanili ise göç etmek durumunda kalmıştı. Ekim ayında IŞİD’in ilerlemesi hızlanınca, DEM Parti’nin öncülü olan HDP, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) üzerinden gelecek askeri yardımın ulaşması için Türkiye üzerinden Kobani’ye bir koridor açılmasını talep etti. 4 Ekim’de PYD Eş Başkanı Salih Müslim, diğer Kürt kantonlarındaki silahların Kobani’ye Türkiye toprakları üzerinden aktarılması için koridor açılması talebinde bulundu.

Bu taleplerin karşılık bulmaması, IŞİD’in ilerleyişi ve dahası, hükümetin IŞİD’in ilerlemesini umursamaz açıklamaları, üç gün boyunca kitlesel eylemler şeklinde kendisini gösterecek olan Kobani seferberliğini başlatan faktörler oldu.

Kitlesel eylemler 35 il ve 96 ilçeye yayıldı. 269 kamu binası ile 1731 ev ve işyeri hasar aldı. 326 kolluk kuvveti yaralandı. 47’si HDP’li olmak üzere toplam 54 kişi hayatını kaybetti. 6 Ekim ile 9 Ekim 2014 tarihleri arasında olaylar devam ederken hükümet kontrolü tamamen yitirmişti.

AKP hükümeti, 2013 Gezi ayaklanmasının üzerinden bir yıl sonra vuku bulan bu kitlesel olaylar karşısında da yalpaladı. Kobani Olayları’ndan bir yıl sonra da, sanayi bölgelerini sarsacak olan Metal Fırtına yaşanacaktı. Birer yıl aralarla üç sene boyunca, Türk ve Kürt işçi sınıfları ile emekçi halkları, AKP hükümetinin emek ve Kürt düşmanı politikalarına ve başkanlık rejiminin inşasına karşı büyük mücadelelere atıldılar. Bu mücadelelerin devrimci bir önderlikten yoksun oluşu ise yenilgilerini beraberinde getirdi ve böylece iktidar, rövanş planlarını hayata geçirmeye başladı.

Gezi ayaklanmasından alınmak istenen rövanş hâlâ aklımızda ve Gezi tutsaklarının özgürlüğü için mücadele halen sürüyor. Bunun bir benzeri Kobani Olayları için de tertiplendi. 20 Mayıs 2016’da, CHP’nin de desteklediği anayasa değişikliği sonucunda, HDP milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı; aynı yıl 4 Kasım’da Selahattin Demirtaş gözaltına alındı. 26 Nisan 2021’de Kobani Davası görülmeye başlandı. 108 Kürt siyasetçinin yargılandığı davada, 29 ayrı suçlamayla 38’er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 19 bin 680’er yıl hapsi isteniyordu. Dava 15 Mayıs 2024’te sona erdi; Selahattin Demirtaş 42 yıl, Figen Yüksekdağ 30 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.

AKP hükümeti Kobani Olayları’nı HDP üzerinden kriminalize etmek istedi. Kobani Davası başından sonuna dek partizan bir davaydı. Bu dava, emekçi Kürt halkına gösterilen bir sopaydı. Aynı zamanda bu dava, bir kere daha, Türkiye’deki demokratik haklar sorununun başlıca bileşenlerinden birinin siyasi tutsaklar sorunu olduğunu gösterdi. Bugün Demirtaş ve Yüksekdağ, emekçilerin vicdanının onayını almış bir hukuk sisteminin suçlu bulduğu kimseler değildir. Başta seçilmiş milletvekilleri ve belediye başkanları olmak üzere siyasi tutsakların özgürlüklerine kavuşması, Türkiye’de siyasal demokrasinin tesis edilmesinin başlıca şartları arasındadır.

Yorumlar kapalıdır.