Cezaevleri siyasi tutsaklarla dolu
Avrupa Konseyi’nin 2023 yılı cezaevi raporuna göre Türkiye, nüfusuna oranla en fazla mahkûm ve tutuklu bulunan ülke sıralamasında, 100 bin kişi başına 408 mahkûm ile ilk sırada yer aldı. Nüfusu 500 binin üzerinde olan ülkelerde 2005’ten 2023’e cezaevlerindeki tutuklu ve mahkûm sayısında en yüksek yüzde değişimi gösteren ülke yüzde 439 artış ile yine Türkiye oldu. Türkiye, cezaevi nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu ülkeler sıralamasında da 5. sırada yer aldı. 31 Ocak 2023 itibarıyla personel başına mahkûm oranının en yüksek olduğu cezaevi idareleri sıralamasında da Türkiye (4,5) yine ilk sırada.
Her yıl inşa edilen onlarca yeni cezaevinde binlerce siyasi tutsak tutuluyor. Rejim, mücadele eden kesimleri hapishanelerde rehin tutarak yıldırmayı, muhalif kesime de gözdağı vermeyi amaçlıyor.
Rejimin her seçim öncesi alışkanlık haline getirdiği infaz yasalarında yapılan değişiklikler, yani halk arasındaki adı “af”, adli suçluların önünü açarken, siyasi tutsakların önünü tıkamaya devam ediyor.
Bir yandan 18 yaş altındaki çocuklar mağazadan 50 TL’lik tişört çaldığından bahisle tutuklanırken emekçinin cebine meşru olmayan yollarla para sayma makinesi koyan yandaş güruh, tüm bu suç unsuru içeren usulsüzlüklere rağmen koruma ordusuyla gününü gün etmeye devam ediyor.
Temel hakları için örgütlenmeye çalışan öğrencileri ve muhalifleri, salt mesleğini icra etmeye çalışan gazetecileri derken el yükselten rejim, artık hoşuna gitmeyen seçilmiş belediye başkanlarını ve milletvekillerini de hepimizin gözleri önünde haksız yere cezaevlerine gönderiyor.
Siyasi tutsakların çarpıcı son örneklerinden Can Atalay, Gezi tutsağı iken TİP’ten Hatay milletvekili seçilmesine rağmen halen hapis tutuluyor. Anayasa Mahkemesi, Can Atalay’ın serbest kalması gerektiğine ilişkin vermiş olduğu 2 ihlâl kararına rağmen Anayasa’nın çiğnenmesine engel olamadı.
Rejim, mücadeleci bir muhalefet istemiyor. Zulme ses çıkarmadan şükreden, boyun eğen bir “muhalefet” istiyor. Pozitif hukuk kuralları ile izah edilemeyen binlerce örnek apaçık önümüzde. Rejimin yandaşlara uyguladığı çifte standart, baskıcı politikalardaki haksızlığı iyice ayyuka çıkarmış durumda. Sokakta “adalet” mekanizmasına güven duyan kimse kalmadı. Yoksulluk ve işsizlik gibi gerçek sorunlarla hayatta kalmaya çalışan biz emekçileri susturmaya yönelik baskıcı politikaların sonuçlarından ancak birleşik bir mücadele ile kurtulabiliriz.
Siyasi tutsaklar meselesini hukuki olarak yorumlayabilmek mümkün değil. Zira siyasi tutsaklar, rejimin talimatlarıyla hazırlanan hukuksuz ve keyfi iddianameleri kabul eden, bu iddianamelerin tasdik mercii olarak hareket eden mahkemelerin düzmece gerekçeleri ile hapis tutuluyor. O nedenle binlerce siyasi tutsağın serbest bırakılması ve mücadeleye katılabilmesi için birleşik ve toplumsal bir seferberliği örgütlemeliyiz!
Yorumlar kapalıdır.