Maraş depremleri, Tek Adam rejiminin çoklu krizini tek bir olayda yine ortaya koymuş oldu. Yıllarca süren rant ve denetimsizlik, iktidarın gecikmeli ve son derece eksik müdahaleleriyle birleşince 40 bini aşkın insan ve sayısız başka canlı hayatını kaybetti. Bu yıkımın sonucunda da sağlıktan eğitime, barınmadan çevreye pek çok kriz daha en başından açığa çıktı. On binlerce canımızı kaybetmişken, rejimin krizi hayatta kalanları ekolojik açıdan da etkileyecek.
Depremin ardından molozlara ne yapılacağı sorusu soruluyor. “Ne yapılmalı?” sorusundan önce “Ne yapılmamalıydı?” sorusuyla başlayalım. Öncelikle enkaz altında hiçbir canın kalmadığından emin olmadan hafriyat çalışmalarına başlanmamalıydı. Ancak iktidarın acelesi var, çünkü hafriyat ihaleleri için sabırsızlanan patronlar bekliyor. Bir yandan da yarattığı yıkımın görüntüsünü bir an önce ortadan kaldırma derdinde. O yüzden arama-kurtarma çalışmaları bitmeden enkaz kaldırmaya girişiyor. Yıkımın sonucunda tonlarca moloz var ve bunlarla en yapılmaması gereken şeyi yapıyor: Tüm canlı yaşamını hiçe sayarak molozları dere yataklarına döküyor. Çünkü biliyoruz ki iktidar için dere yatakları ya atık ya da inşaat alanıdır.
Deprem bölgesinde atık konusunda etkin bir planlama halen uygulanmadığı için inşaat atığının yanı sıra tıbbi ve tehlikeli atıklar birikiyor. Bu atıkların taşınmasından bertarafına kadar her adımında ilgili meslek odalarının ve uzmanların sürece dahil edilmesi gerekli. Atıkların acilen ve düzenli olarak toplanıp bertaraf edilmemesi bölgedeki depremzedelerin, arama-kurtarma ekiplerinin ve sağlık emekçilerinin sağlığını tehlikeye atmakta. İnşaat malzemelerinde bulunan asbestin gerekli tedbirler alınmadan taşınmaya kalkışılması ise doğrudan kansere kapı aralamak demek.
Çevre Mühendisleri Odası’nın raporlarına göre deprem bölgesinde altyapının acilen onarılması veya yenilenmesi, risklerin tespit edilip çevre ve halk sağlığı açısından en uygun hafriyat işlemlerinin belirlenmesi, atıkların geçici depolama yerlerinde depolanıp ayrıştırılması ve atığın toprağa veya yeraltı sularına karışması önlenmeli. Bunlar yapılmadığı takdirde uzun vadeli olabilecek halk sağlığı sorunları da yeni bir ekolojik yıkım da kaçınılmaz olacak.
Depremin 18. gününde hâlâ çadıra bile ulaşamamış, güvenli barınmaya ve temiz suya erişimi olmayan binlerce insan varken Tek Adam bir OHAL kararnamesi yayımlayarak mera ve ormanlık alanları yapılaşmaya açtı. Rejim, yıkıma sebep olan birikim hırsı ile enkazımızdan da kâr elde etme peşinde. Yeniden inşa süreci de aynı güdülerle sürdürülmek isteniyor. Bu sebeple enkazın kaldırılmasından geleceğimizin inşasına kadar her alanı iktidarın ve patronların kâr hırsından uzak tutmalıyız.
Yorumlar kapalıdır.