Depremin Suriye’deki etkisi

Maraş merkezli depremler Türkiye’de olduğu kadar Suriye’de de büyük bir yıkıma yol açtı. Başta Afrin, İdlib ve Halep kentlerini etkileyen depremde en az 6 bin kişinin öldüğü ve büyük çoğunluğunun Esad karşıtı grupların kontrolündeki kuzeybatıda olduğu biliniyor. Bu bölgedeki altyapı ve hastaneler iç savaş boyunca Rus ve Esad bombardımanları nedeniyle vurulduğundan insani yaşam koşulları hâlihazırda oldukça yetersiz durumdaydı. Bölgede yaşayan yaklaşık 4 milyon kişinin tamamına yakını savaş nedeniyle tahrip olmuş binalarda yaşamakta ve yardımlara muhtaç bir biçimde hayatlarını sürdürmekteydi. Bölgeye depremden önce de Türkiye üzerinden uluslararası yardımlar belli aralıklarla ulaştırılmaktaydı. Depremden sonra bu yardımların Suriye’ye ulaşması oldukça zaman aldı ve gelen yardımlar oldukça yetersizdi. Zira uluslararası yardım kuruluşları ve AB ülkeleri ABD’nin yaptırımları gevşetmesini -ki oluşan tepkiler sonucu ABD 90 günlüğüne yaptırımlarını askıya aldı, Türkiye ise yardım koridoru açmak için Rusya’nın icazetini bekledi.

Bölgede arama-kurtarma Suriyeli gönüllülerden oluşan White Helmets (Beyaz Baretliler) ve halk tarafından sınırlı imkânlarla gerçekleştirildi. Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Suriye’nin kuzeybatısındaki bölgelere Birleşmiş Milletler (BM) yardımlarının gecikmesinin ölü sayısının artmasına yol açtığını belirtiyor. BM’nin yardım ulaştırmak için Esad’ın onayını beklemesi, gönderilen yardımların yüzde 90’ına rejim güçleri tarafından el konulması ve kuzeybatıya çok sınırlı sayıda yardımın ulaştırılması Suriye halkının emperyalizm ve Esad rejimi tarafından ölüme terk edildiğini göstermekte. Nitekim gelen yardımlarda ne enkazı kaldırmak için ağır ekipman ne de yaralıları tedavi edebilecek tıbbi malzeme mevcut. Normalde bu bölgedeki ağır hastalar bölgedeki sağlık sisteminin yetersizliğinden dolayı sınırın diğer tarafında Antakya’daki devlet hastanelerine ulaştırılabilirken, şu an bu durum da ihtimal dışı.

Suriye halkının durumu Türkiye’de de oldukça vahim. Deprem bölgesinde yaşayan yaklaşık 2 milyon civarı Suriyeli göçmen var ve pek çoğu hayatlarında ikinci kez evlerini ve yakınlarını kaybetti. Üstelik deprem sonrası ırkçı, faşist gruplar tarafından yaygınlaştırılan “yağmacı” gibi söylemlerle tehdit edilmekte ve yardım istemeye dahi korkmaktalar. Hâlihazırda şehirlerarası dolaşımları kısıtlanmış olan Suriyeli sığınmacıların diğer illere 90 gün süreyle gidebileceğine dair bir karar yayımlandı ancak evlerini kaybetmiş insanları üç ayın ardından bu illere dönmeye mecbur etmek başlı başına bir insanlık suçu!

Yaşadığımız yıkımın sorumluları ne Türkiye’de ne de Suriye’de yaşayan emekçi yoksul halklardır. Öncelikle depremden zarar görmüş bölgeler üzerindeki yaptırımlar kaldırılmalı, sınır kapıları tamamen açılmalı ve derhal acil insani yardım ulaştırılmalıdır. Ülkemizde yaşayan Suriyeli göçmenler üzerinden üretilen nefret söylemlerinin sorumluları ise derhal cezalandırılmalıdır. Suriyeli göçmenlerin seyahat kısıtlama uygulaması süresiz bir şekilde ve ülke çapında kaldırılmalıdır. Enkazdan sağ kurtulan göçmenler tüm ihtiyaçlarına ayrımcılık görmeden erişebilmelidir. Bu yıkımı ancak emekçi halkların dayanışması ile aşabiliriz.

Yorumlar kapalıdır.