99’dan bugüne çıkarılan dersler: Afet bölgesinde yeniden inşa nasıl olmalı?

6 Şubat depremlerinin ardından acımız hâlâ yüreğimizde. Akıllarda ise sıkça sorulan bir soru, 99 depreminden bu yana bir arpa boyu yol kat etmedik mi? Depreme dayanıklı ve sağlıklı konutlar edinme anlamında bu soruya maalesef olumlu bir yanıt verilemese de birilerinin 99 depreminden çıkardığı büyük bir ders var: sermayenin yarattığı yıkımı yine sermaye için değerlendirmek!

İktidara yönelik olarak, bilime kulaklarını tıkamak, uyarıları dinlememek gibi pek çok eleştiri getirildi. En genel anlamı ile bu eleştirilerde haklılık payı olsa da 23 yıllık AKP iktidarı bilimin değil, sermayenin iktidarı oldu ve ne olursa olsun her şeyden önce sermaye birikiminin çıkarlarını ön planda tuttu. Birikim yasaları bağlamında AKP iktidarının cahil olduğunu söylemek hiç de mümkün değil. Erdoğan dahil olmak üzere Bakanlar Kurulu ve tüm iktidar burjuvalardan oluşuyor! Onlar için öncelik dünya ile rekabette yeterli sermaye birikimi olmayan Türkiye için kısa yoldan birikim yaratabilecekleri alanlara yönelmekti. Bunun için de inşaat ve enerji sektörü hep biçilmiş kaftan oldu. Birikime duyulan ihtiyaç doğası gereği bilimi ya da emekçi halkın sağlıklı koşullarda barınma hakkını yok saydı. Bunun için suçlar işlendi, suçlular örtbas edildi.

Örnek mi? Sabah Gazetesi’nin 25 Kasım 1999 tarihli haberinde talancı müteahhit olarak tanıtılan Hamza Cebeci, 3 kat yapılması gereken yere 7 kat bina yapmıştı. Işık Apartmanı adını taşıyan bu bina 17 Ağustos depreminde yüzde 60 hasar gördü. Buna rağmen Cebeci binayı yıktırmayıp makyajını tamamlayarak kiraya verdi. 12 Kasım’da gerçekleşen Düzce depreminin ardından bina yıkıldı ve 20 kişi öldü. Hapis cezası aldığı mahkemede: “Ben müteahhittim. Kat karşılığı iş yaparım. Eğer ben 3 kat yapacağım deseydim iş yapamazdım,” diyerek kendisini savundu. Ortağı Fahri Çakır, Düzce’den milletvekili seçilerek dokunulmazlık sayesinde cezadan kurtuldu. Hamza Cebeci ise bugün cumhurbaşkanı danışmanlığı görevine devam ediyor.

99 depremi sırasında AKP muhalefetteydi. Bugün muhalefette olan Millet İttifakı ise “Ölçüsüz rant hırsı milletimize ölümcül bir fatura ödetmiştir,” diyor. Yani Millet İttifakı ranta değil, “ölçüsüz ranta” karşı. Peki nedir bu ölçülü rant? Fazladan 4 değil, 2 kat çıkılması mı? Rantın kendisine karşı çıkılmadıkça nasıl afetlerden korunma sağlanabilir ki?

Türkiye’de inşaat sektörü tamamen kamulaştırılmadıkça; halkın sağlıklı ve dayanıklı konutlarda barınma hakkı kâra, ranta ve talana kapatılmadıkça gerçekçi bir çözüme ulaşmak mümkün olmayacak.

Depremin yaraları hâlâ taze ve zenginler enkazımızdan bile para kazanma derdinde. Acımızın biraz olsun hafiflemesi, sorunlarımızın azalması için büyük inşaat şirketlerinin kamulaştırılması ve bölgenin yeniden inşasının zemin etütleri tamamlanarak, en dayanıklı ve sağlıklı şekilde ve doğru yerde yapılması, bu sürecin özel sektöre kapatılması gerekiyor. Aksi durumda burjuvazinin her bir kanadı bizim felaketimizi kendi fırsatına çevirmek için can atıyor.

Yorumlar kapalıdır.