Asgari ücret ile memur maaşlarına zam aldatmacası

Halihazırda 8.500 TL olan net asgari ücret, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun çalışmaları sonucunda 2023 Temmuz-Aralık dönemi için 11.402 TL olarak belirlendi. Bu miktar var olan ücrete göre yüzde 34, geçtiğimiz yılın ikinci yarısına göre de yüzde 107 oranında bir artışa karşılık geliyor. Memur maaşlarına ise temmuz ayı başında benzer bir zam yapılacağı ifade ediliyor.

İşçilerin lehine bir özveri olarak sunulan bu artış, ülkenin içinden geçtiği ekonomik kriz ve yüksek enflasyon koşullarında bir aldatmacadan ibaret. Sayı manipülasyonları nedeniyle hiçbir inandırıcılığı bulunmayan resmi verilere göre bile 2023 yılı enflasyonu, mayıs ayı itibarıyla yüzde 39,59 düzeyinde gerçekleşti. İşçilere büyük bir lütuf olarak ilan edilen asgari ücret artışı bu resmi enflasyonun bile altında. Bu artış, emekçinin günlük yaşamında derin bir şekilde hissettiği gerçek enflasyon karşısında ise hiçbir anlam taşımıyor.

Mevcut asgari ücret artışı, hükümet ve patronların aksi yöndeki propagandalarına rağmen, emekçilerin refah düzeyinde bir iyileştirme sağlamıyor. Belirlenen yeni ücret, olsa olsa var olan sefalet koşullarının devamını sağlayacak. Öyle ki, bu tutar dört kişilik bir aile için öngörülen yoksulluk sınırının (33.788 TL) üçte biri kadar ve açlık sınırı (10.373 TL) düzeyinde. Emeğiyle geçinen milyonlara söylenen şey, insanca bir yaşam sürmeyi sağlamayacak fakat hayatta kalmaya yetecek bir ücretle yetinmeleri. Oysa 14 Mayıs seçimlerinden önce dönemin Çalışma Bakanı Vedat Bilgin, asgari ücretin en az 500 dolar olacağını vaat etmişti. Belirlenen ücret ise açıklamanın yapıldığı tarihte 482 dolarla seçim vaadinin altında kaldı ve dolar kurundaki son artış nedeniyle sadece altı gün içinde 45 dolar eriyerek 437 dolar seviyesine geriledi. Bu eğilim önümüzdeki günlerde devam edecek gibi görünüyor. Nominal artışlar ne olursa olsun on milyonlarca ücretli çalışanın refah düzeyi azalıyor.

İşçilerin içinde bulunduğu sefalet koşulları kader değil. Patronlar kazançlarına kazanç katmaya devam ederken, işçilerin yaşam koşullarına ve ücretlerine gelince kaynak sorununun gündeme getirilmesinin inandırıcılığı yok. Somut talepler etrafında şekillenen, emekten yana bir politikayla insanca yaşamaya elverişli bir ücret pekâlâ mümkün. Her şeyden önce, sürekli artan hayat pahalılığı karşısında işçilerin alım gücünü iyileştirmek için tüm ücretlerin, ocak ve temmuz olmak üzere yılda iki kez yerine, en az her üç ayda bir olmak üzere enflasyon oranında otomatik olarak artırılması gerekiyor. Asgari ücretin belirlenmesi işçilerin ihtiyaçlarını dikkate almayan hükümet, patronlar ve bürokratik sendikadan oluşan bir komisyonun takdirine bırakılmamalı; asgari ücretin bu perspektifle sürekli güncellenmesini teminat altına alacak yasal düzenlemelerin yapılması zorunlu. Ücretlerin belirlenmesinde esas alınan enflasyon verileri ise şaibeli TÜİK değil, sendikalar ve bağımsız emek örgütleri tarafından belirlenmeli. Sendikaların temel gündemlerinden biri de ücret taleplerine yönelik birleşik bir mücadele örmek olmalı.

Yorumlar kapalıdır.