Kosova’da NATO gücü olmaya hayır!

Kosova’da erken genel seçimler, Sırp nüfusun yoğunlukta yaşadığı dört şehirde Sırplar tarafından boykot edilince yüzde 3,47 oranındaki katılımla gerçekleşti. Seçimin ardından belediye başkanlarının göreve başlamak istemesi sonucunda büyük protestolar başladı. Sırplar ile NATO askerleri arasında çıkan çatışma sonucunda onlarca NATO askeri ve Sırp yaralandı. Bunun ardından NATO Kosova Gücü’nün (KFOR) çağrısı ile Türkiye, Lüleburgaz’dan bir tugay komandoyu Kosova’ya “uzlaşı sağlamak” için gönderdi.

2008’de bağımsızlığını tek taraflı olarak ilan eden Kosova’ya dair tartışmaları temel olarak iki kampa ayırabiliriz. Bunlardan biri Sırbistan’ın toprak bütünlüğünü NATO’ya karşı savunan ve Miloşeviç’i antiemperyalist olarak tanımlayan bir kampken, diğeri de Sırbistan’ın Kosova politikalarının NATO’ya meşruiyet kazandırdığını ve ABD ve AB’nin desteğine rağmen Kosova’nın kendi kaderini tayin hakkını savunanların politikasıydı. İşçi Demokrasisi Partisi olarak o dönemde NATO’nun karşısında olmanın Kosovalı Arnavutların kaderini tayin hakkının savunusu ile mümkün olduğunu ifade ediyorduk. Bugün de görüldüğü üzere Balkanların yaraları hâlâ açık ve sorunlar basitçe ülkelere adlarını vermekle çözülemiyor. Kosova’nın bağımsızlığının ardından ABD-AB arabuluculuğu ile gerçekleşen Sırbistan ve Kosova görüşmelerinde Sırpların yoğunlukta yaşadığı dört şehre Kosova’nın Sırplar için belediyeler birliği kurma hakkı tanınması doğrultusunda bir baskı söz konusuydu. Ancak Kosova tarafından tanınmayan bu hak, Sırp nüfusun seçimleri boykotu ve yoğun protestosu ile karşılandı. Tam da bu noktada Sırbistan Cumhurbaşkanı Vučić orduya Kosova sınırına tahkimat yapma emri verdi. Bir kez daha yetersiz kalan NATO güçleri ise destek olarak Türkiye’den asker göndermesini istedi.

Hükümet yanlılarının bu çağrıyı Türkiye’nin gücünü ve etki alanını artıran bir gelişme olarak pazarlama çabası ise tartışılması gereken pek çok başka sorunu örtüyor. NATO bölgeye Amerikan ya da Avrupalı güçlerinin değil, Türkiye’nin sürülmesini isteyerek aslında bir maşa kullanmak istiyor. Öte yandan çatışmaların artması bir kez daha NATO’nun bölgedeki gücünü artırırken Kosova’da yaşayan Sırpların temel demokratik haklarının da çiğnenmesine sebep oluyor. NATO güçlerinin manevra ile Sırpların kimi haklarını tanıması olası olsa da böylesi bir gelişme dahi bir kez daha bölgede NATO’nun etkisini artıracak, bölgeyi istikrarsızlaştıracak bir etmen olarak karşımızda duracak.

Emperyalizmin askeri gücü olan NATO’nun politikaları Balkanlarda yaşayan tüm halklara güvensiz ve yoksul bir yaşamın garantisini veriyor. Tüm işçi ve emekçilerin Kosova’daki Sırpların temel demokratik haklarının yanında olmaları ve bölgeden NATO güçlerinin çekilmesi çağrısında bulunmaları kalıcı bir barış için ilk adımın ne olduğunu bizlere göstermeyi sürdürüyor. Öte yandan “dış güçlere” karşı antiemperyalist bir mücadelenin hamaset dolu sözlerle değil, NATO için gönderilen askerlerin geri çekilmesi ve NATO üslerinin kapatılması ile mümkün olacağı da bir kez daha görülmüş oldu.

Yorumlar kapalıdır.