Polonez’den MKB Rondo’ya: Kurtuluşun yolu mücadele etmekte, mücadelelerimizi birleştirmekte!

Okullar açılıyor ve emekçi ailelerin büyük bir kısmı yüklü eğitim masraflarını karşılayabilmek için borçlanmaktan mesaiye kalmaya dek birçok yönteme başvuruyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) ağustos ayı için açıkladığı verilerde görülüyor ki, TÜFE’yi oluşturan alt gruplar arasında en çok artış gösteren grup aylık bazda yüzde 11,34, yıllık bazda yüzde 120,81 artış ile eğitim sektörü oldu. Buna rağmen özel sektördeki öğretmenlerin büyük çoğunluğu asgari ücrete yakın ücretlerle çalıştırılmaya devam ediyor. Kamusal eğitim, “bağış” adı altında zorla toplanan paralar sonucunda artık mevcut değil. Tam da bu nedenle, Tekgıda-İş Sendikası’nda örgütlendikleri için Anayasa çiğnenerek işten atılan direnişçi Polonez işçileri, çocuklarının eğitim ve kırtasiye masrafları için bir kampanya başlatarak dayanışma talebinde bulundular. Emek dostu bütün kurumlar ile okurlarımızı, bu kampanyaya ve Polonez işçilerinin mücadelesine destek olmaya davet ediyoruz.

TÜİK yıllık bazda enflasyonun yüzde 51,97 olduğunu ileri sürerken, Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise yıllık tüketici fiyat endeksinin yüzde 100,88 oranında arttığını söylüyor. Enflasyon ile hayat pahalılığının kaynağının şirket kârları olduğu ortadayken, hükümet ve Mehmet Şimşek emekçilere kemerlerini sıkmaya devam etmelerini söylemeyi sürdürüyorlar. Patronların vergileri “affedilmeyi” sürdürüyor ve bunun karşısında, yılın ilk vergi dilimini kısa sürede geçen işçilerin ücretleri vergilerle soyuluyor. Düzen medyasında “vergi rekortmeni” zenginler sürekli gündemde tutulurken, Türkiye’nin en büyük vergi rekortmeninin işçi sınıfı olduğundan kimse bahsetmiyor.

Ekonomik kriz bütün yıkıcılığı ile kendisini emekçi ailelerin üzerinde hissettirirken, rejim ve düzen muhalefeti harp okullarının mezuniyet töreni, yeni anayasa ve CHP tüzük kurultayı gibi sis bombaları ile dikkatleri ve tartışmaları derin yoksulluktan ve yokluktan çekmek istiyorlar. Ancak bu sırada rejimin demokratik hak ve özgürlüklere saldırısı da hız kesmeden devam ediyor. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü Kadıköy, İstanbul’da kutlayan 12 DEM Parti’li tutuklanırken, İzmir Limanı’nda demirleyen USS Wasp isimli ABD gemisinde görevli askerin kafasına çuval geçiren 10 kişi de tutuklandı. Tutuklamaların yaşandığı gün Cankurtaran, Hopa’da Reşit Kibar ormanlık alanda yıkım gerçekleştirecek kepçeleri durdurmak isterken şaibeli bir silahlı saldırı sonucunda hayatını kaybetti. Saray rejimi, Azerbaycan petrolünü Siyonist işgal devletine aktaran boruların vanasını kapatmamakla kendisini eleştiren iki Filistinliyi de gözaltına alıp, Geri Gönderme Merkezi’ne iletip ardından serbest bırakmıştı.

Rejim, emperyalizm ile Siyonizme olan sadakatini yalnızca ülke içinde gözaltılar ve tutuklamalara başvurarak göstermiyor. Gazze Soykırımı’nın başlangıcından bu yana sınırda tam da Siyonist devletin çıkarları yönünde hareket eden ve tedavi görmek için Gazze’den çıkması gereken Filistinlileri sınırdan geçirmeyen darbeci Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin Ankara’da ağırlanması, Filistinli “Rabiaların” katledilmesi devam ederken gerçekleşti. Beş yıllık ticaret hacminin 15 milyar dolara çıkması için, aynı anda hem Sisi’nin askeri diktatörlüğüne karşı mücadele eden onurlu Mısır halkının hem de Refah Kapısı’nda İsrail ile işbirliğinin ölümcül sonuçlarına katlanan Filistin halkının çıkarlarına ihanet edildi.

Saray rejimi dışarıda emperyalizmin gemilerini limanlarında ağırlar ve Siyonist soykırıma akan petrollerin vanasını kapatmazken, içeride de açlığa, yoksulluğa, sefalete karşı ve sendikal hakları için mücadele eden, greve çıkan öncü işçilerin taleplerine kulaklarını tıkıyor. Polonez, MKB Rondo, Fernas, Akcanlar, As Plastik işçileri sendikal haklar, işten atmaların engellenmesi, ücretlerin enflasyon oranında artırılması, iş güvencesinin sağlanması, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması için kıyasıya bir mücadele içerisindeler.

Bu mücadeleler bize yolu gösteriyor: Patronların ve OVP’nin ekonomik krizin faturasını emekçilere kesmek istemesine karşı işçiler ücretlerini, işlerini, sendikal haklarını korumak ve ilerletmek için mücadele ediyorlar. Bu noktada, Tekgıda-İş Sendikası ve Polonez işçileriyle koordinasyon içinde olan Polonez İşçileriyle Dayanışma Komitesi, farklı sol partilerin ortak bir eylem birliği olması çerçevesinde değerli bir deneyim ve örnek olarak karşımıza çıkıyor.

Polonez’den MKB Rondo’ya mücadelelerimizi birleştirelim; sermayenin ve OVP’nin saldırılarının karşısında sınıfımızın birliğini sendikalarımızda ve dayanışma komitelerimizde kuralım.

Yorumlar kapalıdır.