Refah ve eşitlik için emekçiler yönetmeli!

Türkiye ekonomik ve sosyal açıdan en kötü zamanlarından birini yaşıyor. Ama akılsız başın cezasını sorumluları değil işçi ve emekçiler çekiyor. Erdoğan liderliğindeki AKP hükümetleri yıllardır Türkiye’yi uyduruk modellerle deneme tahtasına döndürdü. Her bir deneme ekonomik krizin daha da derinleşmesine, enflasyonun ve hayat pahalılığının daha da artmasına, emekçilerin alım güçlerinin daha da düşmesine yol açtı. Bugün olduğu gibi! Kuşkusuz krizin sorumlusu işçiler-emekçiler değil. Sorumlu sermaye düzeni, patronlar ve basiretsiz iktidar!

Niye? Çünkü kaynakların nasıl kullanılacağına, nasıl dağıtılacağına onlar karar veriyor. Yıllarca AKP işçiden alıp patrona verdi. Yoksulu daha da yoksul, zengini daha da zengin yaptı. Türkiye’yi sermaye için ucuz emek cenneti haline getirdi. En zengin yüzde 10, servetin yüzde 70’ine işte bu şekilde sahip hale geldi. Emeğin milli gelirden aldığı pay işte bu şekilde en düşük seviyeye indi.

AKP sendikasızlığın kural, grev yasağının sıradan, düşük ücretle güvencesiz-esnek çalışmanın normal, toplu sözleşmenin göstermelik olduğu bir çalışma düzeni kurdu! İşte en son milyonlarca kamu emekçisine “beklenen enflasyona göre” bile daha geride bir “toplu sözleşme” böyle dayatılabildi.

Eğri zemine doğru bina olmaz. İşçi sınıfının mücadelesi ve önderliği dışındaki tüm çözüm önerileri birer yanılsamadır. Kapitalist yıkım ve ekonomik sefalet sınıf işbirlikleriyle, ödünlerle, geçici yöntemlerle durdurulamaz. İç içe geçmiş iklim yıkımı ve insani yıkım karşısında, ekonomik krizden savaşlara, sağlık krizinden gıda krizine yaşadığımız ölümcül çoklu krizin çözümü ancak emekçilerin yönetmesiyle mümkün olabilir. Bu artık tercih değil, zorunluluk.

Yoksulluğa, işsizliğe, eşitsizliğe, sömürüye, dış borç ödemelerine, özelleştirmelere, sendikasızlaştırmaya son vermek, baskıcı ve yağmacı rejimden emekçiler lehine gerçek bir kopuşun yolunu açmak için sınıf siyasetinde, sınıf seferberliğinde, sınıf mücadelesinde buluşalım.

Yorumlar kapalıdır.