Hedef değil, gerçek enflasyon oranında zam!

Türk-İş ağustos ayında açlık sınırını 12.198 TL, yoksulluk sınırını 39.733 TL ve yıllık mutfak enflasyonunu %107,89 olarak açıkladı.

İşçi ve emekçiler olarak nerede buluşur, nerede karşılaşırsak sohbetimizin temel gündemi pahalılık ve eriyen maaşlarımız oluyor. Hepimizin gözü şimdiden ocak ayında yapılacak olan asgari ücret zammında. Çoğumuz yaklaşan yerel seçimlerden ötürü son bir kez yüksek zammın yapılacağı beklentisi içerisinde. Fakirin ekmeği umut dahi olsa ona bile gözünü diken hükümet, geçtiğimiz günlerde memur ve işçi maaşlarına yapılacak zammın gerçekleşen değil “hedeflenen enflasyon” üzerinden yapılacağını söyledi. Söz konusu işçilere yapılacak zam olduğunda, hedeflenen enflasyonun ne kadar düşebildiğini TÜİK pratiği üzerinden biliyoruz.

Önümüzdeki üç yılın hedeflerini içeren Orta Vadeli Program’da 2023 yılı enflasyon tahmini yüzde 65 olarak açıklandı. Oysa yalnızca mutfak enflasyonu dahi yüzde 100’ün üzerinde! Enflasyon tahmini 2024 için yüzde 33, 2025 için yüzde 15,2, 2026 için yüzde 8,5. Saray rejimi gerçekte enflasyon uçarken zam oranlarımızın önümüzdeki üç yıl için 2024’te yüzde 33, 2025’te yüzde 15,2 ve 2026’da yüzde 8,5 olmasını istiyor.

Aynı programın Türkiye için büyüme tahmini 2023 için yüzde 4,4, 2024 için yüzde 4, 2025 için yüzde 4,5 ve 2026 için ise yüzde 5. Büyümeye paralel şekilde işçilerin gelirlerinde akmasa da damlayacak bir gelişme bekleyebilir miyiz? Maalesef hayır. DİSK-AR’ın araştırmasına göre Türkiye 2022’de yüzde 5,5 büyümüşken sermayenin 2022’de 2021’e göre toplumsal servetten aldığı pay yüzde 1,4 artmış, emeğin aldığı pay ise yüzde 3,7 azalmış. Aynı rapor başkanlık sisteminin hayata geçtiği 2016 yılında emeğin aldığı payın yüzde 36,3’ten 2022’de yüzde 26,3’e gerilediğini, sermayenin payının ise yüzde 47,5’ten yüzde 53,7’ye çıktığını gösteriyor. Yani Saray rejiminin politikaları sonucunda büyüme, emeğin payının küçülüp sermayenin payının büyümesi anlamına da geliyor.

Enflasyon ve kriz gerçekliğine rağmen zenginler daha da zenginleşmeyi, rekor kârlar elde etmeyi sürdürüyor. Krizi en ağır şekilde işçi emekçiler yaşıyor ve üzerimizdeki yükü daha da artırma planı yapılıyor. Mehmet Şimşek’in emperyalistlere seslenmek için Financial Times’a verdiği mülakatta “Doğru yoldayız, sabırlı olmalıyız,” dediği yol bu!

Ultra zenginlerin serveti büyüyor ama bizim için bıçak kemikte. Hakkımızı alabilmek için neler yapmalıyız? Her şeyden önce sendikalarımızda bir araya gelip, bahane tanımaksızın emek örgütlerini bu artan saldırılara karşı ortak bir seferberliğe zorlamalıyız. Sefaletten korunmamızın ilk formülü belli: maaşlarımıza üç ayda bir enflasyon oranında zam!

Saldırı dalgasına karşı emekçilerin birleşik mücadelesinde bizleri zırhlandıracak diğer taleplerimiz neler olabilir? Zenginlerden servet vergisi alınması, kâr rekorları kıran bankaların kamulaştırılması, yeni deprem/kentsel dönüşüm vurgunlarının ve ekolojik yıkımların önüne geçmek için inşaat-maden-enerji tekellerinin işçi denetiminde kamulaştırılması!

Yorumlar kapalıdır.