Her şey sermaye için

Çalışma Bakanı’nın açıklamasına göre enflasyon hedeflerinin tutması için ara zam yapılmayacakmış. Emekliler için de iyileştirme düşünmüyorlarmış. Ücret zamlarının enflasyonu artırdığı palavrası emekçilerin alım gücünü azaltmanın sadece bir kılıfı. Enflasyonun gerçek nedeni şirket kârlılıkları ve en zengin yüzde 10’luk kesimin tüketimidir. Bunu defalarca söyledik.

İşçiler zaten gelirlerinin büyük çoğunluğunu barınma ve gıdaya harcıyorlar. Üstüne üstlük ciddi vergi yükleriyle yaşıyorlar. Pırlantadan ya da yattan özel tüketim vergisi alınmaz iken temel ihtiyaç kapsamına giren ürünlerden özel tüketim gerekçesiyle kesinti yapılması, vergi yükünü de işçi sınıfına yıktıklarının onlarca göstergelerinden bir tanesi. Bunun yanında gelir vergisi dilimlerine değinmiyorum bile. Diğer tarafta da milyonlarca liralık kârına karşılık sıfır vergi ödeyen bir sermaye kesimi var.

Sermayeye kredi musluklarını açıp emekçilere ise kredi kartına taksiti bile zorlaştırarak enflasyon hedefi tutturmaya çalışıyorsanız, her zaman söylediğimiz gibi bilinçli bir şekilde faturayı emekçilere kesiyorsunuz demektir. Şimşek geldiğinden bu yana enflasyon iki katına çıkmışken kimse “zor günler geride kaldı” yalanına inanmamızı beklemesin.

İktidar sermayeyi korkutacak en ufak bir adım dahi atmaya imtina ediyor. Servet vergisi son dakika vergi düzenlemesinin olduğu torba yasadan çıkarıldı. Birçok vergi, vergi olmaktan çıkarak resmi haraç haline getirilerek emekçilerin üzerine yığılıyor.

Sendikalar temmuzda zam yapılmalı diyor. Ama tabanlarını hiçbir şekilde harekete geçirmiyorlar. Tekil ve cılız yapılan vergide adalet eylemlerinin sonrasında vergilerin daha da artmış olması, sendikaların bir araya gelerek kitlesel grev ve eylemlere odaklanması gerektiğini söylüyor bize. Sermayenin işçi düşmanı programına karşı tek seçeneğimiz emek ittifakı olabilir. Sadece vergi meselesinde değil alım gücümüzün yükseltilmesi için de, emeklilerin harçlığa dönmüş maaşlarının iyileştirilmesi için de seferber olmalıyız. Aksi halde kimse bu kazanımları bizlere vermeyecek.

Bir enflasyon hedefi yok, atılan her adım sermaye için atılıyor. Fakat uygulanan OVP’nin sanayide, finans alanında vs. hedefleri var. Ama biz toplumsal hedeflerine bakalım:

1- Ekonomi büyüse bile reel ücretler artmayacak. Büyümeyi cebimizde hissetmeyeceğiz.

2- Asgari ücret ile asgari ücretin 2 katı arasında tüm gelirler toplam gelirlerin yüzde 80’ini oluşturuyor. Ortalama ücretleri asgarileştirme politikasıyla şirket kârları rekor kırsa bile emeğin toplumsal zenginlikten aldığı toplam pay gittikçe azalıyor.

3- Vergi yükü de dolaylı vergiler üzerinden işçilere yığılarak zarar toplumsallaştırılıyor. Kâr ise her zaman özel.

4- Türkiye’deki en zengin yüzde 1’lik kesim, ülkenin toplam servetinin yüzde 40’ına sahip. En zengin yüzde 10’luk kesim ise toplam servetin yüzde 69,8’ine sahip​. OVP, servet birikimini en tepede daha da yoğunlaştırmayı hedefliyor.

5- Son olarak OVP’nin en tehlikeli hedefi: Kamusal emeklilik anlamsızlaştırılarak parça parça ilga ediliyor. Özel emeklilik fonları devletin kaynak aktarımıyla teşvik ediliyor.

Tüm bu programa karşı cılız bir “temmuzda zam” talebinin ötesine geçmek gerek. Genel grev seçeneği de dahil işçi sınıfının sendika ve işçi partileri düzeyinde bir araya gelip bir program etrafında hareket etmesinin zamanı geçiyor. Tekrar soruyoruz: Şimdi değilse ne zaman?

Yorumlar kapalıdır.