Üniversite öğrencileri her geçen gün yaşam standartlarının düştüğü bir dönemden geçiyor. 4-5 sene eğitim alıp sonrasında insan onuruna yaraşır bir ücretle çalışacak işler bulmakken hayalimiz; son derecede düşük ücretlerle geçici ve güvencesiz işlere mecbur bırakıldığımız bir geleceğe layık görülüyoruz. Kampüslerde ve yaşam alanlarımızda baskının ve antidemokratik uygulamaların her geçen gün arttığına tanıklık ediyoruz. Ve bu zor koşullar gençlik olarak bizleri yalnızlaşmaya, umutsuzluğa itebiliyor.
Öğrencilerin bugünkü sorunları saymakla bitmez fakat ufak bir deneme aydınlatıcı olacaktır. Ülkenin emekçilerine yöneltilmiş ekonomik kriz namlusu öğrencileri de es geçmiyor. Bu krizin sonucu olarak hem ev hem de öğrenci yurdu kiraları akıl almaz boyutlara ulaşmış ve bir öğrencinin sadece kirasını ödeyebilmek için güvencesiz bir şekilde günlerce çalışmasını mecbur kılar bir hale getirmiş durumda. Bir diğer ekonomik sorun ise beslenme. Bu sorun ne kadar üniversite yemekhaneleri tarafından çözülüyor gibi görünse de aslında öyle değil. Devlet tarafından verilen KYK bursunun miktarını düşündüğümüz zaman bunun ancak yemekhanede yendiği takdirde öğrencilerin aylık yemek parasını zar zor karşıladığını görüyoruz. Bu demek oluyor ki devlet, öğrencileri sadece karnını zar zor doyuracak düzeyde umursuyor. Dahası öğrenciler yaşam alanlarında ve eğitimini aldıkları müfredatlarda her geçen gün artan gerici unsurlarla boğuşuyor. Haftalar boyunca organize edilmeye çalışılan bir etkinlik rektörlükten gelen bir yazıyla yasaklanabiliyor. Tek Adam rejiminin sureti üniversitelerde de kayyumlar aracılığıyla kendini gösteriyor.
Bütün bu ekonomik sorunlar, hayatlarımız üzerinde yıkıcı sonuçlarda bulunuyor. Geçtiğimiz ay, 10 gün içerisinde üniversitelerden üç sıra arkadaşımız canına kıydı! Aydın’daki Kredi Yurtlar Kurumu Güzelhisar Kız Öğrenci Yurdu’nda ise yurt müdürlüğü gerekli bakım işlemlerini gerçekleştirmediği için asansörün düşmesi sonucu Zeren Ertaş hayatını kaybetti!
Öğrenci intiharlarının ve Aydın’da yaşanan katliamın ardından, ülkenin dört bir yanında, 150’ye yakın KYK yurdunda öğrenci seferberlikleri patlak verdi. Bu, yeni bir öğrenci hareketinin doğmakta oluşunun işaretiydi. Bu seferberlikler neticesinde, öğrencilerin birçok talebi kazanımla sonuçlandı: yemekhanelerde öğrenci denetimi, odalarda kalan öğrenci sayılarının düşürülmesi, asansör ve tesisat bakımlarının yapılması, yurtlarda psikolojik destek, eylemlere katılan öğrencilere açılan soruşturmaların düşürülmesi vb.
Yukarıda saydığımız sorunlar birleşince öğrencilerin yaşadığı büyük zorlukların varlığını görmek zor olmamalı. Geçim ve gelecek kaygısı bugünlerde neredeyse bütün öğrencilerin ana gündemi. Bunu zaten intihar eden arkadaşlarımızın durumunda, Zeren Ertaş’ın ölümünde ve insan onuruna yaraşır koşullardan mahrum bırakıldığı için her geçen gün bizlerden koparılan bütün arkadaşlarımızda görüyoruz.
Geleceksizlik değil insanca bir yaşam istiyoruz! Peki bunun için ne yapmalı? Bunun için sorunlarımızı çözecek talepler etrafında birleşmeliyiz. Sorunlarımızın çözümü mücadeleci bir öğrenci-gençlik hareketi yaratmaktan geçiyor. Biliyoruz ki sorunlarımız sadece bize özel değil, bizler bu ülkenin emekçileriyle, kadınlarıyla ve ezilen bütün kesimleriyle aynı kaderi yaşıyoruz ve hayatlarımızdaki zorlukları yaratanlar aynı güçler. Tıpkı emekçilerin ihmaller yüzünden yaşadıkları iş cinayetlerinde, tıpkı erkek şiddeti ve cezasızlık politikaları nedeniyle kadın cinayetlerinde olduğu gibi bizler de yurtlarımızda ihmaller yüzünden ya ölüyoruz ya da ölümle burun buruna yaşıyoruz. Mücadelemiz de yaşadıklarımız gibi ortak olmalıdır.
Yorumlar kapalıdır.