Urfa Tempo çağrı merkezinden: Sesimizi duyan var mı?

Türkiye’de her geçen gün çalışma yaşamı daha çetin bir hâl alırken, çalışma koşulları zaten zor olan çağrı merkezlerinde çalışmak daha da çekilmez bir hale geldi.

Bizim çalıştığımız çağrı merkezinde çalışanların büyük çoğunluğu üniversite mezunu genç kadınlardan oluşuyor. Sektörde her kriz döneminde devasa kârlara imza atan bu yerli ve yabancı şirketlerin kazançları arttıkça kâr iştahları da artıyor. Kârını artırmak içinse her seferinde çalışanının kazanımlarına, emeğine daha fazla göz dikiyorlar.

Genel durumumuz zaten kötüyken pandeminin başlamasıyla “home office” dedikleri yeni bir düzen kuruldu. Adı “home office” olan bu düzenin Türkçesi bence “tüm masraflar emekçiden” olmalı. Örneğin, çalışırken ihtiyaç duyduğumuz ısınma, elektrik vb. birçok tutarı bizim sırtımıza yıkıyorlar.

Bir diğer önemli sorun, çalışanların maaşının ödenmesine aracılık eden bankaların verdiği promosyonun yıllardır şirketin kasasına akması. Şirket bize maaş ödediği için bile para kazanıyor. Yeni yatırımlarla sürekli büyüyen, yeni ödüllere, başarılara imza atan şirketler bu ödüllerin, başarıların asıl mimarlarını, müşteri temsilcilerini görmezden geliyor.

Urfa’da Tempo BPO çağrı merkezinde 6 Şubat depreminde müşteri temsilcisine yönelik yapılan promosyon skandalı yetmemiş gibi şirkette skandalların sonu gelmiyor. Milelnicom, Vodafone, Akbank, Digiturk, Türk Telekom vb. projeler için Tempo İŞKUR üzerinden müşteri temsilcileri almıştı. Yani buradaki işçilerin maaşlarının hatırı sayılır bir kısmı işsizlik sigortası fonundan, yani tüm emekçilerin maaşından yapılan kesintilerden karşılanırken, kârın tamamı Tempo’ya kaldı. İyi niyetli düşünmeye çalışsak, Urfa’da işsizlik çok, en azından böyle bir teşvik olsun desek dahi, hikâye burada bitmiyor. İŞKUR üzerinden alınan çağrı merkezi çalışanı arkadaşlarımız altıncı ayları dolunca, İŞKUR desteğinin süresi bittiği için işten çıkarıldılar. Arkadaşlarımızın herhangi bir gerekçe sunulmadan işten çıkarılmaları da şirket için yeterli değildi. Şirket kıdemli çalışanları işten çıkarıp tazminat vermemek için onlara yönelik sözlü hakaret, mobbing, fazla mesai gibi zorbalıklara başvuruyor.

Biz müşteri temsilcileri olarak bu krizin faturasını emekçilere yazan ve çalışanlarının aşırı sömürüsüyle devasa kazançlar elde eden Tempo BPO Çağrı Merkezi Hizmetleri Şirketine sesleniyoruz. Bizler bu halkın bu memleketin emekçi çocuklarıyız. Sizler bize istediğiniz gibi muamele yapamazsınız. Biz artık bu duruma yeter diye haykırıyoruz! Bize bir asgari ücreti reva görürken sizin bizim üzerimizden kazandığınız milyon dolarlarınız, evleriniz, arabalarınız oldu, çocuklarınızı kolejlere gönderdiniz. Biz ise sefalet koşullarında hayata tutunmak, ailemizle kalabilmek, yaşamın bir parçası olabilmek adına sağlık sorunlarımızı bir tarafa bırakıp yaşam mücadelesi veriyoruz.

Sizlerin takım liderleri, operasyon sorumluları, süpervizörlerinizin mobbingleri ve gerekçe sunmadan iş hayatımıza son vermenizden gına geldi artık. Bıktık. Bizler çağrı merkezi müşteri temsilcileri olarak tekrardan sesleniyoruz: Bu çark bu devran böyle dönmez. Bütün çağrı merkezi çalışanları arkadaşlarımı birleşmeye, hakkımızı aramaya ediyorum. Bizim davetimiz ekmek davasıdır, onur davasıdır, yaşama tutunma davasıdır.

Yorumlar kapalıdır.