Finlandiya’nın sağcı hükümetine işçiler grevle yanıt veriyor
Finlandiya’da ilk turu 28 Ocak, ikinci turu ise 11 Şubat’ta gerçekleşen başkanlık seçimlerini yüzde 3,2’lik bir farkla merkez sağcı Ulusal Koalisyon Partisi’nin adayı Alexander Stubb kazandı. Geçen yılki parlamento seçimlerinin sonucunda da aşırı sağcı Finler Partisi’nin dahil olduğu, merkez ve sağ parti ağırlıklı bir koalisyon hükümeti kurulmuştu.
Finlandiya, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin NATO emperyalizmini güçlendirmeye nasıl yaradığının en çarpıcı örneklerinden biri. Rusya’yla komşu olan ülke, işgalden sonra tarihsel “tarafsızlığını” bozarak NATO üyesi olmuştu. İki yılı dolduran işgal hâlâ ülkenin başlıca gündemlerinden biri. Başkanlık seçimlerinin galibi Stubb, NATO’ya olan desteğiyle biliniyor ve Finlandiya’nın NATO içerisinde belirleyici bir rol oynamasını hedefliyor.
Hükümetin bir başka gündem konusu ise, yeni bir çalışma reformuyla ekonomik krizin faturasını emekçilere kesmek. Çalışma Bakanı Arto Satonen, reformun “işsizliği ve kamu borçlarını azaltmak için gerekli olduğunu” savunarak bu niyeti açıkça beyan ediyor. Reforma karşı bir süredir grev ve protestolar düzenlenmekte. Son olarak, Stubb’un seçimleri kazanmasının hemen ardından, 14-16 Şubat tarihlerinde tüm ülkeyi felç eden bir grev düzenlendi. Greve ulaşım, eğitim ve sağlık gibi farklı sektörlerden 100 binin üzerinde işçi katıldı.
Kemer sıkma planları arasında ücretsiz hastalık izni, işsizlik maaşlarını kesmek, konut yardımlarını azaltmak ve toplu sözleşme görüşmelerinde işçi sendikalarının rolünü azaltmak gibi uygulamalar yer alıyor. Bir benzerini geçen yıl İngiltere’de gördüğümüz grev yasakları da hükümetin gündeminde. Hükümet; mahkemenin politik bir grevi yasadışı bulması durumunda greve katılan işçilere para cezası kesmeyi (200 avro), grevleri 24 saatle sınırlandırmayı ve “orantısız” dayanışma grevlerini yasaklamayı amaçlıyor.
Bugün Finlandiya’da yaşananlar, Batı emperyalizmi ve NATO’yla işbirliğinin demokrasiyi güçlendireceği tezini bir kez daha çürütüyor. Dahası, “sosyal devletin” emekçilerin haklarının korunmasının garantisi olmadığını da gözler önüne seriyor. Güvencesizliğe ve örgütsüzlüğe itilmeyi reddeden Finlandiyalı emekçilerin sosyal ve ekonomik haklarının tek garantisi, kendi örgütlü güçleri ve mücadeleleri olmayı sürdürüyor.
Yorumlar kapalıdır.