8 Mart: Krizin faturasını kadın emekçiler ödememeli

İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal’den (İUB-DE) kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için yayımladığı bildiriyi okurlarımızla paylaşıyoruz:

Mevcut kapitalist kriz karşısında hükümetlerin işçi sınıfına uyguladığı kemer sıkma politikaları emekçi kitlelere, özellikle kadınlara ve lgbti+lara zarar veriyor. Patriyarka ve kapitalizm en çok ezilenleri daha fazla sömürerek kadınları ve lgbti+ları düşük ücretli işlere ve güvencesiz işlere mahkûm etmekte. Sosyal hizmetler, sağlık veya eğitim bütçelerinin kesilmesi, ücretlendirilmemiş yeniden üretim sürecinin yükünü artıran toplumsal cinsiyete dayalı bir şiddet biçimidir. Daha yüksek düzeyde ayrımcılığa maruz kalan göçmenler ve ırk ayrımcılığına uğrayan kesimler de ekonomik şiddete daha fazla maruz kalmakta. Önümüzdeki 8 Mart’ta sokaklarda bunu haykıracağız: Kapitalist krizin bedelini kadın emekçiler ödememeli!

Gazze ve Batı Şeria’da Filistinlilere yönelik olarak İsrail Devleti tarafından yürütülen ve ABD ile Avrupa emperyalizminin işbirlikçisi olduğu soykırım ve etnik temizliği lanetliyoruz. Siyonizm beş ay içinde çoğu kadın, çocuk ve yaşlı olmak üzere yaklaşık 30 bin kişiyi katletti. Savaş suçlarını, sivil halkın sistematik olarak bombalanmasını ve insani yardım eksikliğini lanetliyoruz. Bugün ilaç, gıda ve içme suyu kıtlığı karşısında yaşam mücadelesi veren Filistin halkıyla ve onların kahramanca direnişiyle dayanışma içindeyiz. Bu 8 Mart’ta ateşkes demek için sokaklara çıkıyoruz: Hükümetler İsrail Devleti ile siyasi, diplomatik, ekonomik ve askeri ilişkilerini kesmelidir! Filistin halkının davası feminist bir davadır!

Son yıllarda kadın ve lgbti+ hareketi grevler ve seferberlikler yoluyla hükümetlere meydan okuyarak feminist mücadelenin dördüncü dalgasında önemli zaferler elde etti. Aşırı sağcı yeni politik figürlerin patriyarkal ve dini gericiliği kendilerinde somutlaştırarak kazanımlarımıza bu denli vahşi saldırılar yöneltmesinin sebebi budur. Arjantin’de Javier Milei hükümeti, Ni Una Menos (Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz) mücadelesiyle sayesinde toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin geniş kitlelerce tanınmasına, Yeşil Dalga’nın sokaklardaki seferberliğinin bir sonucu olarak elde ettiği kürtaj hakkına ve lgbti+ topluluğunun tüm talepleriyle edindiği görünürlüğe karşı kendini konumlandıran sembolik bir örnektir. Bu durum, kadın düşmanı ve aşırı gerici Donald Trump örneğine ve onun 1970’lerde ABD’deki seferberliklerle kazanılan kürtaj hakkına yönelik saldırıları ile paraleldir. Bu yıl birçok ülkede seçimler yapılıyor ve benzer gerici programları sahiplenen adaylar bulunuyor. Bu 8 Mart’ta kazanımlarımıza yönelik saldırıları durdurmak için sokaklara çıkıyoruz: Haklarımızı geri alamayacaklar!

Tüm ikiyüzlü söylemleriyle birlikte halkçı ya da merkez sol olduğunu iddia eden hükümetler de kadınların ve lgbti+ların yaşam koşullarını iyileştirmekte başarısız oldular. Kemer sıkma ve dış borçlanma politikalarıyla feminist hareketin en acil taleplerine hiçbir yanıt üretemiyorlar. Örneğin Şili’de, Latin Amerika’nın ilk feminist hükümeti olarak kendini ilan eden Gabriel Boric, kadınlarla erkekler arasındaki yüzde 40’lık emeklilik maaşı açığını kapatmadı. Her gün dört kadının öldürüldüğü Brezilya’da, ECLAC (Latin Amerika Ekonomi Komisyonu) istatistiklerine göre kadın cinayetlerinin sayısı endişe verici. Venezuela’da ev içi emeğin bölüşümündeki eşitsizlik artmaya devam ediyor, hanelerin yüzde 54’ünde kadınlar tüm işleri tek başına yapıyor. İspanya ve Portekiz örneklerinde olduğu gibi kürtaj hakkının yıllar önce kazanıldığı ülkelerde, bu hakka özgürce ve evrensel olarak erişimin önünde giderek artan engeller var. Bu 8 Mart’ta, dış borçların ödenmesi için değil toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele için bütçe oluşturulması talebiyle sokaklara çıkıyoruz.

Yirminci yüzyılın başlarında daha kısa iş günü için mücadele eden ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilham veren New Yorklu kadın işçileri anıyoruz. Ve bugün, tüm mücadelelerin başarıya ulaşması için seferber oluyoruz. Aynı zamanda, bu derin kapitalist kriz anında, başta yoksul emekçiler olmak üzere insanlığın yıkımı, gezegenin tahrip edilmesi ve kadınların ve lgbti+ların ezilmesi pahasına ayakta kalan kapitalist sisteme son vermezsek, ne kadar küçük de olsa hiçbir kazanımımızın uzun vadede garanti altında kalamayacağı gerçeğine dikkat çekiyoruz. İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE) olarak sosyalist feminizmi sahiplenerek, her türden sömürü ve baskının ortadan kaldırılması ve küresel çapta sosyalist toplumun inşası için patriyarkaya ve kapitalizme karşı mücadeleyi birleştirmeye çalışıyoruz. Bu görev ancak emekçilerin yönetmesiyle nihai olarak tamamlanabilir.

Yorumlar kapalıdır.