Sandıktan sokağa taşan direniş

31 Mart gecesi seçim sonuçlarının ışığında görüldü ki Kürt halkı kayyumlar vasıtasıyla gasp edilmek istenen yerel yönetimlere kararlılıkla sahip çıkmaya devam ediyor. Nitekim taşımalı seçmen garabetiyle halkın tercihlerinin sonuca yansımasının engellendiği şehirler olsa da DEM Parti Kürt illerinde önceki seçimde HDP’nin kazanmış olduğu belediyeleri korumuş ve yenilerini de kazanmış durumda. Elbette Tek Adam rejiminin bu sonuçları demokratik olgunlukla karşılaması beklenemezdi.

14 ilçesinin tamamında DEM Parti adaylarının seçildiği Van’da sergilenmek istenen mazbata oyunu böyle bir beklentinin beyhudeliğini hızla açığa vurdu. Van Büyükşehir Belediyesi eş başkanı olarak seçtikleri Abdullah Zeydan’ın göreve başlamasının yargı marifetiyle engellenmesi ve mazbatanın AKP adayına verilmesiyle kendi seçme seçilme haklarının rafa kaldırılmak istendiğini gören Kürt halkı ilk anda örgütlü tepkisini sokağa taşıyarak inisiyatifi ele almış ve kurulmak istenen oyunu bozmuş oldu.

Demokratik mevzileri savunmaya yönelen kitlesel seferberlik ruhu Van’dan başlayarak hızla diğer Kürt illerine ve Batı metropollerine yayılma yoluna girmeseydi önümüzdeki günlerde benzerleri ile karşılaşılması beklenebilecek irade gasplarının ilki hayata geçmiş olacaktı.

Kısa vadede emekçilere dönük ekonomik saldırı planından vazgeçmesi mümkün görünmeyen AKP ve MHP’nin önümüzdeki dönem boyunca yerel seçimlerde ilk dalgasıyla boğuşmak zorunda kaldığı sınıfsal öfkeden kaçınmaya çabalarken; emekçilerin hoşnutsuzluğunu manipüle etmek için hep olageldiği gibi milliyetçilik kartına sarılması şaşırtıcı olmayacak.

Hâl böyleyken Kürt halkını ve onun siyasi temsilcilerini sınır ötesi operasyon tehditleri ve kayyum saldırıları ile baskılayarak politik gerilimin tırmandırılması ve Türkiye genelinde yoksullaşmadan doğan, gün geçtikçe kabarması da kaçınılmaz görünen yaygın öfkenin, sömürgeci milliyetçi histerilerin yatağına akıtılması için uğraşılacağı ortadadır.

Neyse ki egemenlerin masa başında tasarladığı değme “kusursuz” plan, emekçilerin ve ezilenlerin kitlesel direnişiyle karşılaştığında hükmünü yitirmeye mahkûm. Kürt halkının yıllardır devrede tutulan çöktürme planına önce sandıkta, sonra sokakta verdiği cevap bu hakikati tekrar hatırlatıyor.

31 Mart ve sonrasında yaşadığımız ve genel seçimlerden beri süregelen yılgınlık havasını şimdilik bir an için de olsa dağıttığını hissettiğimiz olaylar silsilesi kitle seferberliğine dayalı eylemlerin emekçiler ve ezilenler için kazanımlar elde ederek ilerlemenin başlıca yolu olarak görülmesi gerektiğini hatırlatırken, bu seferberlikleri rejimi zorlayacak bir kapsam ve düzeye taşıyabilmek için emek ve özgürlük güçlerinin rejimden kopuş zemininde inşa edeceği bir ittifaka duyulan ihtiyacın aciliyeti de git gide belirginleşiyor.

Yorumlar kapalıdır.