Nakba’nın 76. yılında Filistin halkıyla ve direnişiyle dayanışma yürüyüşü

1949 yılından beri uluslararası bir mücadele gününe dönüşen Nakba, 76. yılında İstanbul, Ankara ve İzmir’de eylemlerle anıldı. BDS Türkiye’nin çağrısıyla bir araya gelen 40’ın üzerinde sendika, emek örgütü, dernek ve siyasi partinin oluşturduğu Nakba Eylem Komitesi, 15 Mayıs Çarşamba günü saat 19.00’da İstanbul’da Sirkeci Büyük Postane önüne bir çağrı gerçekleştirmişti. “Nakba sürüyor! İsrail’le tüm ilişkileri kes, soykırımı durdur!” çağrısıyla yapılan yürüyüşe katılan kurumlar pankartlar, dövizler ve Filistin bayraklarıyla Eminönü Meydanı’na yürüdü. İki binin üzerinde insanın katıldığı eylemin ana talebi, Nakba’yı hâlâ sürdüren soykırımcı İsrail ile tüm ilişkilerin kesilmesi oldu. Yürüyüşte “Nehirden denize özgür Filistin!”, “Her yer Filistin, her yer direniş!”, “Filistin’e özgürlük, İsrail’e boykot!”, “Soykırımcı İsrail, Refah’tan defol!”, “Soykırımcı ABD, Ortadoğu’dan defol!” ve “Hamaseti bırak, ilişkiyi kes!” sloganları atıldı.

Eminönü Meydanı’na yürüyüş sırasında yapılan konuşmalarda Tek Adam rejiminin Siyonist İsrail ile kurduğu askeri ve ticari ilişkilerle Gazze’de gerçekleştirilen soykırımın işbirlikçisi olduğu, işgal ordusunu besleyen gıda, askeri mühimmat yapımında kullanılan hammaddeleri İsrail’e göndererek Siyonist rejime can suyu verdiği teşhir edildi.

İşgal ordusuna askeri hizmet veren Kürecik ve İncirlik üslerinin kapatılması ve NATO’dan çıkılması talebinin de öne çıktığı yürüyüş, Eminönü Meydanı’nda kitlenin toplanmasının ardından yapılan basın açıklamasıyla sona erdi. Meydanda sloganlar eşliğinde toplanan kitle, Nakba Eylem Komitesi tarafından hazırlanan basın açıklamasına kulak verdi. Açıklamanın tam metnini aşağıda paylaşıyoruz.

“Nakba Sürüyor!

Bugün Filistin halkının büyük felaketinin yani Nakba’nın 76. yıldönümü. Bugün, Batı sömürgeciliğinin siyasi ve askeri desteğiyle bölgemize yerleşen ırkçı işgalci İsrail rejimin ilan edilmesiyle, Filistin halkının anayurdundan dünyanın dört bir yanına zorla sürgün edilişinin yıl dönümü…

Bugün burada geçmişte kalmış bir acıyı anmıyoruz. Nakba 1948’de de 1967’de de bitmedi. İşgal, abluka, kontrol noktaları, apartheid duvarı, yargısız tutuklamalar, işkence, çocuk esirler, Filistin’in her yerinin ayrımsız bombalanması, kentlerin, mahallelerin Filistinli kimliğinin silinmeye çalışılması sürüyor. Filistin halkına ve toprağına onyıllardır aralıksız süren saldırı bu günlerde tüm dünyanın gözü önünde toptan bir imhaya, soykırım saldırısına dönüşmüş durumda. 16 yıldır abluka altında yaşayan Gazze’deki Filistinliler, 7 Ekim’den sonra tam bir kuşatma altında hayatta kalmaya çalışıyor. Savaş suçu niteliği taşıyan onlarca saldırının yanında temel ihtiyaç maddelerinin Gazze’ye girişi engellenerek, tarım alanları yok edilerek Filistin halkının iradesi açlıkla kırılmak isteniyor. İşgal devletinin bu soykırım saldırısıyla Gazze’nin, üzerinde hiçbir Filistinlinin kalmadığı devasa bir mezarlığa dönüşmesi amaçlanıyor.

Filistin direnişi yüzyılı aşkındır dimdik ayakta, yaşasın küresel intifada!

Tarihsel Filistin toprakları 1920’den bu yana, önce İngiliz mandasının ve onun himayesindeki Siyonist çetelerin, 1948’den itibaren de İsrail denilen ırkçı-işgalci-sömürgeci devletin saldırısına altında.  O gün bugündür Filistin halkı toprağı, kültürü ve özgürlüğü için direniyor. Grevlerle, taşlarla, silahlı direnişle, sivil itaatsizlikle… Filistin, elindeki her türlü araçla binlerce yıllık anayurdunun kaderini işgalciye terk etmiyor. Tarih gösterdi ki, Nakba ne kadar şiddetliyse onu reddeden Filistin İntifadası da o denli azimli.

Filistin halkının sömürgeciliğe, işgale, ırk-ayrımcılığa ve yok olmaya karşı 100 yılı deviren direnişi, özgürlük ve adalet mücadelesi veren bütün halklar için ilham verici oldu. Bundandır ki Filistin mücadelesi, dün de bugün de dünyanın her yerinde halklar tarafından sahiplenildi, sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı savaşın bayrağı oldu.

Filistin halkı, emperyalist odakların işgal devletine askeri ve siyasi desteğini etkisizleştirecek yöntem olarak, işgalci İsrail’i besleyen tüm kaynakların baskı altına alınarak işgalcinin yalnızlaştırılmasını görüyor.  İsrail’e boykot ve tecrit talebini, Filistin halkının mücadelesini sahiplenen tüm toplumsal hareketlerin, siyasi kurumların, emek ve hak örgütlerinin, bilim ve sanat kurumlarının ilkesi haline getirmek için sesimizi yükseltmeliyiz.

İşgal devleti ile tüm ilişkiler suç ortaklığıdır, tamamen kesilmelidir.

İçinde yaşadığımız Türkiye’nin resmi makamları, kurulduğunu ilan ettiği andan itibaren işgal devletiyle yoğun ilişkiler geliştirdi. Bu ilişkiler, 90’lı yıllarda imzalanan askeri anlaşmalar ve serbest ticaret anlaşmalarıyla ivme kazandı. 2023’e geldiğimizde yapılan ticaretin hacmi 10 milyar dolara dayandı.

7 Ekim’den sonra başlayan Filistin’deki soykırım sürecinde, işgal devletinin savaş makinesini işler durumda tutacak her türlü lojistik kaynak Türkiye üzerinden akıtılmaya devam ederek soykırımda utanç verici bir rol oynandı. Geldiğimiz noktada sebatla sürdürülen “İsrail’le İlişkiler Kesilsin” mücadelesi ve toplumsal basıncın etkisiyle hükümet geçici olarak ticareti kesme kararı alarak suçunu telafi etmeye çalışıyor. Bu karar aynı zamanda işgal devletine karşı mücadelenin onurlu bir kazanımı olup, bu mücadelenin meşruiyetini pekiştirmiştir. Bu karar önemli olmakla birlikte, serbest ticaret anlaşmasının feshi ve işgal devletine ticari tecritle bitmediği müddetçe, anlamı ve etkisi geçici ve sınırlı olacaktır. Türkiye, El Aksa Tufanı öncesinde işgal devleti İsrail ile yaşadığı normalleşme kapsamında, Filistin halkına ait doğalgaz kaynaklarının İsrail tarafından çalınarak Avrupa’ya satılmasında önemli bir rol üstlenmeyi amaçlamıştır. Bu işbirliği ihtimaline karşı Türkiye, bu tür bir hırsızlık projesinde rol almayacağını açıkça ilan etmelidir.

Türkiye’nin İsrail’le açıklanmayan ancak varlığına dair güçlü işaretler olan askeri işbirliğinin yanında Türkiye topraklarında bulunan ve işgal devleti çıkarına kullanılan İncirlik ve Kürecik üsleri kapatılmalıdır. Diğer yandan, hükümetin Mavi Marmara davasını düşürerek İşgal devletiyle imzaladığı “normalleşme” anlaşması, tüm ön koşulları ihlal edilmesine rağmen hala yürürlükte. Bu anlaşma kapsamında Gazze’de kurulan kanser hastanesi, soykırım saldırısında önce tahrip edildi, ardından işgal ordusunun üssüne dönüştürüldü. Buna benzer onlarca savaş suçunun faili olan bir devlete karşı, hükümetin “normalleşme” anlaşmasını derhal feshetmesini ve diplomatik ilişkiyi tamamen kesmesini istiyoruz. Çünkü uluslararası hukuk ve kurumlar tarafından ‘işgalci’ ve “açık bir apartheid rejimi” olarak tanımlanan İsrail ile sürdürülen her türden ilişki, Filistin halkının ‘Nakba’sının sürmesine yol açmaktadır. Yaşamı, özgürlüğü ve eşitliği savunan herkesi, bulunduğu tüm alanlarda işgal devleti ve kurumlarıyla ilişkileri reddetmeye, ırk ayrımcı apartheid rejimini kuşatmaya çağırıyoruz. Gelin, yeniden ve hep beraber haykıralım: İsrail ile tüm ilişkiler kesilsin!

Bu mücadele Filistin toprağı özgür olana dek sürecektir!

Bu topraklarda Siyonizm’i hangi varlık biçimiyle olursa olsun barındırmayacağız! Biz bulunduğumuz her yerde, Filistin halkının başta Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkı olmak üzere tüm tarihsel haklarına kavuşuncaya ve toprağında özgürce yaşama hakkını elde edinceye dek Filistin halkının direndiği gibi direneceğiz!

Filistin halkının tarihsel haklarına ulaşma mücadelesi zaferle sonuçlandığında; Arap, Yahudi, Hıristiyan tüm unsurlarıyla Filistin toprağı özgürleşecek. Bu zafer, aynı zamanda baskı ve sömürüye karşı direnen tüm halkların zaferi olacaktır.

Filistin İntifadası zafere ulaşacak ve Filistinliler anayurduna, zeytin ağaçlarına kavuşacak. Filistin’in kadim sokaklarını kimyasal silahların, ölü bedenlerin kokusu değil kekik ve portakalların kokusu dolduracak.

Nehirden Denize Özgür Filistin İçin Soykırım Faili İşgalci İsraille Tüm İlişkileri Kesin!

NAKBA EYLEM KOMİTESİ

Yorumlar kapalıdır.