İşçiler üç temel sorunu işaret ediyor!

2024 yılının yaz aylarından bu yana farklı sektörlerde işçi eylemlerine şahit oluyoruz. Bunlar grevler, direnişler biçiminde kendisini gösteriyor. Bunların yanına bir de (daha büyük bir seferberlik korkusu ile girişilen) konfederasyonların düzenlediği eylemleri katmak gerek. Bu durumda karşımıza çıkan tabloda işçi sınıfının -çoğunluğunun değil ama- önemli bir kesiminin ücretler, sendikalaşma hakkı, işçi sağlığı ve iş güvenliği gibi konular ve talepler etrafında ortaklaştığını görüyoruz.

Türkiye’de çalışanların ezici çoğunluğunun asgari ücret civarında çalışıyor olması bir vakıa. Bunun yanında temmuz ayında ara zam yapılmaması ve ekonomik krizin alım gücünü daha da düşürmesi, pek çok sektör ve işyerinde yaz aylarından itibaren ortak bir talebin öne çıkmasına yol açtı: “İnsan onuruna yaraşır bir ücret!” Bugün karşılaştığımız grevlerin (As Plastik, MKB Rondo, belediyeler, Mersen, Tarkett vb.) öne çıkan taleplerinden birisi ücretler üzerinde iyileştirme yapılması.

Ücretlere dönük iyileştirme talepleri sadece zam ile sınırlı değil. DİSK’in yaptığı bir dizi eylemde ve Türk-İş’in yaptığı mitinglerde öne çıkan temel taleplerden biri de “vergide adalet” oldu. Bugün işçi sınıfı hem asgari ücrete mahkûm ediliyor hem de aldığı ücretler vergi dilimine girdiği için daha da düşüyor. Bu sebeple mücadeleler boyunca sadece ücret artışı değil, bunu garanti altına alacak yasal düzenlemeler de talep ediliyor.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusu da yine işyeri temelli seferberliklerin önemli bir gerekçesini oluşturuyor. İki aya yakın bir süre mücadele yürüten Fernas işçilerinin temel taleplerinden birisi iş güvenliği idi. Özellikle bazı sektörlerde (taşımacılık, maden, inşaat vb.) önemli bir gündem maddesi olan iş kazaları karşısında güvenli ve güvenceli bir çalışma hayatı öne çıkan bir talep.

Ücretlerde iyileştirme ve iş güvenliği talepleri ancak sendikal hakların garanti altına alınmasıyla kazanıma dönüşebilir. Aksi takdirde patronun verdiği herhangi bir taviz ya da söz kısa sürede geri alınabilir. Tam da bu sebeple güncel eylemlerin tamamında sendikalaşma hakkı için de mücadele yürütülüyor. Üç ayı geçen direnişleri ile Polonez işçileri bunun en somut örneği. Polonez’de işçiler ücretlerine zam isterken bunun sendika ve TİS ile mümkün olacağının bilinciyle hareket etmişti. Öte yandan patronun 146 işçiyi işten çıkarmasının ardından uzun soluklu bir mücadele süreci başlamıştı.

2024 yılının ikinci yarısı işçi sınıfının alım gücünün düştüğü ve buna karşın farklı işyerlerinde önemli mücadelelerin geliştiği bir dönem olmaya devam ediyor. Polonez’de sendikalı çalışma hakkı için direniş sürüyor, pek çok fabrikada ve işyerinde grev pankartları asılıyor. Bu mücadelelerin birleşmesi, ortak talepler etrafında yan yana gelmesi oldukça kritik. Gerek mücadeleci işçilerin gerekse emekten yana herkesin önünde uzun bir yol var. Güncel durumda ise bir yandan farklı mücadelelerin birleşmesi için, bir yandan da mevcut seferberliklerin kazanımla sonuçlanması için elimizden geleni yapmalıyız.

Yorumlar kapalıdır.